Birçokları için Hristiyanlıktaki Mesih’e dönüş (tövbe ve iman) doktrini hiç de güzel bir şey değildir. Bu kişiler bunun zorlayıcı bir şey olduğunu düşünüp şöyle derler: “Kimse kendi inançlarını bana zorla dayatamaz!” Ya da bu doktrin onlar için bir hakaret gibidir. “Kim oluyorsun da benim nasıl yaşadığımın ve neye inandığımın yanlış olduğunu söylüyorsun?”
Bu anlamda elbette güzellik bakan gözdedir. Doktrinle ilgili en önemli şey, onun güzel veya çirkin olup olmadığı değil, doğru veya yanlış olup olmadığıdır. Bunu göz önünde tuttuğumuzda, Hristiyanlıktaki Mesih’e dönüş doktrini yalın bir şekilde güzeldir.
Mesih’e dönme, bir açıdan diğer dönüşümlerle benzer şekilde güzeldir. İlk okulda çocuklar, bir tırtılın kelebeğe veya bir iribaşın kurbağaya olan dönüşümünü öğrenirler. Pazar Okulu’ndaysa çocuklar, bu dönüşümlerin nasıl yüreğin “günahta ölü” olmasından “yeni yaratık” olmaya doğru ilerleyen dönüşümünü yansıttığını öğrenirler. Bir çiçek açar, bir kuş yumurtasını kırar, bir yavru kuş kanatlarını ilk kez çırpar. Bu değişimlerin her birinin kendine has bir güzelliği vardır ancak aynı zamanda hepsinin ortak bir güzelliği de vardır. Yaratılışın bir sürü detayında Tanrı, ruhsal ölümden sonsuz yaşama geçişte açıkça gösterdiği yüceliğinin bağlantılarını kurmuştur.
Doğanın kanunlarından biri de, kendi haline bırakılan şeylerin gelişim göstermemesi, gerileme göstermesidir. Her şey sonunda ölür. Ancak Tanrı, daha iyiye doğru değişimin güzelliğinin ipuçlarını bu dünyanın her bir noktasına serpiştirmiştir. Bunlar kurtuluş mucizesinin birer işareti değiller midir?
Hatta Mesih’e dönmek, bundan daha fazlasıdır. Mesih’e dönmek, hem sadeliğiyle (Romalılar 10:9’u düşünün) hem de karmaşıklığıyla güzeldir (Efesliler 2:1-10’u düşünün).
Ama kurtuluşun güzel olduğunu söylemek yeterli değildir. Bunu bir de gösterelim.
İÇİNDE BULUNDUĞU UYUMUYLA GÜZELDİR
Mesih’e dönme içinde bulunduğu uyumuyla güzeldir. Mesih’e dönüşün belirli bir anı vardır. Bir an için kurtaran bir imanla İsa Mesih’in Tanrı’nın Oğlu olduğuna ve Tanrı’nın O’nu ölümden dirilttiğine inanmıyorken, sonrasında aniden buna inanırız.
İnanmaya ilk defa karar verdiğimiz ve boş ellerimizle imanla Mesih’e tutunduğumuz an, kendi işine bakmakta olan önceden belirlenmiş bir günahkârın, ordo salutis’e yakalandığı andır. Tanrı bu kişiyi zamanının başlangıcından önce hedefine almıştır ancak Mesih’e dönme anında, etkin çağrının önceden belirlenen zamanı gelmiş demektir. İnsanın kendi tasarıları, Tanrı’nın o insanın adımlarını yönlendirmesiyle birlikte kesintiye uğramıştır (Özd. 16:9).
Mesih’e dönme hem Tanrı’nın tasarısının meyve vermesidir hem de bu tasarının ilerleyişi içerisindeki yalnızca bir duraktır. Bu an bir karar anıdır ancak arkasında ne de ince tasarılar yatmaktadır! Bu güzergâhı Romalılar 8:30’da görüyoruz: “Tanrı önceden belirlediği kişileri çağırdı, çağırdıklarını akladı ve akladıklarını yüceltti.” Gözlerimiz insanların tövbe ettiklerine ve Mesih’e iman ikrarında bulunduklarına şahit olabilir ancak bu noktaya kadar gelinmesini ve bu noktadan sonraki sürecin devamını sağlayan o sonsuz yüceliğin ağırlığına bakamazlar.
Romalılar 8:30’daki güzergâhın her bir adımıyla ilgili birkaç cilt kitap yazılabilir. Güzellik içinde kat kat güzellikler saklıdır. Çaresiz bir günahkârın bozulmuş yüreğine ekilmiş bir hardal tanesi kadar iman, Tanrı’nın dünyanın yaratılışından önce bu günahkârı önceden bilmesinin sonuç noktasıdır. Zamanın başlangıcından bile önce Tanrı, lütfuyla bu kişinin yaşamı boyunca düşeceği günahların toplam suçunu görmezden gelmiş ve sevgiyle O’nun tarafından evlat edinilmek üzere önceden belirlemiştir. Sonrasında da Tanrı, biricik Oğlu’nu bu kişiye günahsız bir şekilde kefaret etmek üzere göndermiştir. Öyle ki, kişi Mesih’in doğruluğuyla ve Kutsal Ruh’un onun taşlaşmış yüreğini yenilemesiyle aklanabilsin. Çok çarpıcı, değil mi? Üstelik bu aklayan iman tohumunun, Baba’nın sadakatiyle kutsallaştıran bir iman olarak büyümesi ve yine Kutsal Ruh’un işi aracılığıyla yüceltilme vaadine kadar yükselmesi çok daha da çarpıcıdır.
VAADİYLE GÜZELDİR
Mesih’e dönmek, vaat ettiği şeyle güzeldir. Ah o vaat! Ucundaki şey hepimizin isteyeceği şey değil midir? Kutsalların da günahkârların da her gün umdukları şey değil midir? Herkes değişim ister. Herkes kötünün iyiye döneceğine ve yanlışların düzeltileceğine inanmak ister. Hepimizin bunun nasıl olacağıyla ilgili fikirleri vardır ancak herkes temelde aynı şeyi ister ve o da yaşamdır.
Tanrı sonsuzluğu yüreklerimize koymuştur (Vai. 3:11). Dolayısıyla uyanık olduğumuz her an, bu veya başka bir tanrıya tapınmanın ve gerçeğe, doğruya, güzele ve daha iyi ve daha adil olana yönelik bir vaade muhtaç olmamızın bir dışavurumudur. Bruce Marshall meşhur yazısında şöyle demiştir: “Genelev kapısının zilini çalan genç adam, bilinçsizce Tanrı’yı aramaktadır”[1] Bu ister cinsellik isterse de maneviyat olsun, bütün putlaştırmalar için geçerlidir. Ancak her şeyin ötesindeki bir gerçek şudur ki, doğal haline bırakılan hiçbir insan gerçek Tanrı’yı aramamaktadır (Rom. 3:11). Bizler kendi tanrılarımızın Tanrı olmasını isteriz. Aslında aradığımız şey, günahkârca görmezden gelmeye çalıştığımız Kişi’de bulunmaktadır.
Bu nedenle “Tanrı’yı bulanlar”, aslında Tanrı tarafından bulunanlardır. Yardımcımız Kutsal Ruh, dünyayı taramakta ve yeni yaşam vereceği kişileri aramaktadır. Tanrı önceden bildiği putperestlere karşı sabırlıdır, hiçbirimizin mahvolmasını istemez ve hepimizin tövbe etmesini ister. O’nun Ruh’u yüreklerimizde ışık yakar, mezarımızın yanı başından bize “Dışarı çık!” der ve inanılmaz olan, inanılır olur. Ben farklı olabilirim! Değişebilirim! Tanrı’yı tanıyabilir ve dolayısıyla yaşamı da tadabilirim! İlahinin de dediği gibi: “Hayatta hiçbir suçum, ölümden hiçbir korkum yok. Budur içimdeki Mesih’in gücü!”
Müjde, benim için ve bu dünya için gerçek umudu ortaya çıkarır. Yaratılışın ve sanatın bütün güzelliği, insanların gelişme ve aydınlanma yolundaki bütün mücadelesi, beden almış, çarmıha gerilmiş, mezara koyulmuş, dirilmiş ve yüceltilmiş olan İsa Mesih’te özetlenir ve gerçek olur. Mesih’in dirilişi nasıl ölümden dirilenlerin ilk örneğiyse (1. Kor. 15:20-23), bizim Mesih’e dönerek kurtaran imana kavuşmamız da, bir gün ölümsüzlüğe kavuşacağımızın vaadidir. Yani, “değiştirileceğiz” (1. Kor. 15:50-53).
SAYISIZ ŞEKİLDE İŞLEMESİYLE GÜZELDİR
Mesih’e dönmek, sayısız şekilde işlemesiyle güzeldir. İnsanların Mesih’teki kurtaran imana gelmesi, her anıyla güzeldir. Benim kuşağımdan birçok kişi ve diğerleri, kilisede öne doğru yürüyerek, iman ikrarı için elini kaldırarak veya bir duayı tekrar ederek “kurtuldu”. Yine benim kuşağımdan pastör olanların birçoğuysa Müjde’ye cevap almak uğruna böyle bir yönteme başvurmamaktadır. Hepimiz Kutsal Kitap’a uygun bir şekilde Müjde’nin vaaz edildiğinden emin olmalıyız. Ama Tanrı’nın İsa Mesih’in iyi haberinin mükemmel gücünü icra etmek için hataya düşebilen insanların kusurlu yöntemlerini kullanması ne mucizedir!
Ben (artık) Vahiy’deki zorluk zamanlarından önce bazı insanları Tanrı’nın bu dünyadan alacağına inanan dönemci bakış açısına sahip değilim. Ama benim Mesih’e dönmem, Kutsal Ruh’un 1970’lerdeki “geride kalanlar” (left behind) tarzı düşük kaliteli bir filmi, yüreğimi yumuşatarak İsa’ya bağışlanma ve güven arayışıyla dönmem için kullanmasından sonra oldu. Ben bugün bu tarz yöntemleri kullanmazdım ama şükrediyorum ki, Tanrı kendi çocuklarını yaşama getirmek için kullandığı yollar konusunda aşırı seçici davranmıyor. Bununla hava atmıyor. O’nun gücü, bizim müjdelemedeki zayıflıklarımızda ve hatta bizim kusurlu vaazlarımız ve iman çağrılarımızda tamamlanıyor. Tanrı’nın hem bizim Müjde hizmetlerimize rağmen hem de bu hizmetlerimiz aracılığıyla tasarılarını gerçekleştirmesi beni her zaman şaşırtıyor.
Mesih’e dönüş, istisnasız olarak bizim O’nu Mesihimiz, yani kurtuluşumuz için sunulan kurban olarak kabul etmesinden ileri gelir. Buna güzel bir örnek, Saul’un Şam yolundayken Mesih’e dönmesidir. Bu çok çarpıcı bir andır. Başkaları içinse bu an daha az çarpıcı olabilir. Bir çocuk, kilisedeki çocuk dersinde dua eder. Bir adam, kilisede ibadetten sonra bir adım öne çıkar. Bir tanıdığım neredeyse üç yıl boyunca her pazar kilisede oturduğunu ve ancak sonra “Bir dakika, kurtulmam gerek. Buna inanmam gerek” diye düşündüğünü söylemişti.
C.S. Lewis Korkunç Kale adlı romanında, kendine has tarzıyla bir kadının Mesih’e dönmesinin sıradanlığını ve ağırlığını aktarır:
Orada kadını bekleyen, acı ve ötesinde ciddi şeylerdi. Ne bir biçim ne de bir ses vardı. Çalıların altında küf, patikadaki yosunlar ve kiremitten küçük bir sınır duvarı, hiçbir şey değişmemiş gibi görünüyordu, ama değişmişlerdi. Bir sınır geçilmişti. Kadın dünyaya gelmişti veya bir İnsana gelmişti, ya da bir insanın varlığına gelmişti. Umutlu, sabırlı, amansız bir şey, kadınla arada bir tül perdesi veya bir koruma olmadan buluşmuştu…
Bu yükseklik, derinlik ve genişlikte, kadının kendisiyle ilgili şimdiye kadar olan küçücük fikri ve anlayışı beni boşlukta nefessiz bir kuş gibi dipsiz karanlık ıraklara düşürdü, yok etti. Ben ismi, kadının asla varlığından şüphe etmediği bir varlığın ismiydi, o anda tamamen var olmayan ama aslında tamamen var olan ve olmasına ihtiyaç olan bir varlık. Bu bir kişiydi (kadının olduğunu düşündüğü kişi değil), ama aynı zamanda bir şeydi, yaratılmış bir şey, Başkasını memnun etmek üzere ve kendisi aracılığıyla başkalarını memnun etmek üzere yaratılmış, şu an dahi yaratılmakta olan bir şey, kendisinin seçme hakkı olmadan, kendisinin hiç hayal etmediği bir şekilde yaratılıyordu. Yaratılışı sırasında hem harikalar hem de acılar vardı, kadının yoğrulmuş bir topak mı, yoksa yoğuran, şekil veren ellerde mi olduğunu anlamadığı bir şekilde…
Başına gelen en büyük şey, görünüşe göre, kendisinde zaman bile denemeyecek kadar kısa bir anda, zaman bulmuştu. Eli bir hatıradan başka bir şey kapatmadı. Kapatırken, bir an bile duraklamadan, kapatmayanların sesleri, uluyarak yükseldi ve varlığının her zerresinde lakırdı ettiler.
“Kendine iyi bak. Geri çekil. Kendine hakim ol. Kendini adama”, dediler. Sonra başka bir köşeden bir ses, daha zarifçe, “Sen, dini bir tecrübe yaşadın, bu çok ilginç. Herkesin başına gelmez. Şimdi On Yedinci Yüzyıl şairlerini çok daha iyi anlayacaksın!”, dedi.
…Ancak savunmaları ele geçirilmişti ve karşı taarruzları başarısızdı.[2]
Şeytanlar ona karşı çıkıyor, bazen doğrudan, bazen de yaşadığı tecrübenin anlamını değiştirmeye çalışarak. Ancak hiçbir şey, melekler ve şeytanlar bile, Jane’i Tanrı’nın sevgisinden ayıramıyor ve sessiz bir İngiliz bahçesinde, sunakta umutlu dualar edilirken ya da bir yalnız sandalyesinde Kutsal Kitap okurken, sonsuzluk yanı başlarına düşüyor.
Tanrı’nın sayısız şekilde ölü insanları yaşama getirmesi güzeldir. Bazen insanlar o anda yeni gerçekleri fark ederken, diğerleri bunun için zamana ihtiyaç duyabilir. Bazıları mesajı ilk seferde duyar ve imanla cevaplar. Diğerleriyse bütün yaşamları boyunca mesajı duyar ama uzun bir süre sonraya kadar, duymak için ruhsal “kulakları” yoktur. Bu bir ustanın işi. Tanrı vardır ve insan tecrübesinin ve gündelik hayatın geniş yelpazesi içerisinde, sıkıcı ve şaşırtıcı detaylarda, dirilişi tekrar tekrar yinelemektedir. Mesih’e dönüşlerin en sıradanı bile aslında sıra dışıdır. Melekler birkaç yıl önce kızımın kendi odasında uyku saatinde kurtaran imanını ilk kez ifade edişini, Pavlus’un 2000 yıl önceki olayından daha az kutlamamışlardır. Her Mesih’e dönme bir mucizedir ve Mesih’in o yüce kutsal görünümü, bizlere de kutsal bir görünüm vermektedir (2. Kor. 3:18).
KAYNAĞIYLA GÜZELDİR
Mesih’e dönme, kaynağıyla güzeldir. Yaratıcı görkemli olduğu için, her yaptığı şey görkemlidir. Bu önemli gerçekten dolayı da “güzellik bakan gözdedir” demek, tam olarak doğru değildir. Güzellik, nesnel bir gerçek olarak Üçlübirlik Tanrısı’nda bulunur, fani insanlar tarafından görülse de görülmese de. Davut, Rab’bin evinde yaşamayı ve O’nun güzelliğini seyretmeyi istiyor (bkz. Mez. 27:4) ama Tanrı böyle duaları yanıtlamasa bile, O’nun güzelliğinden bir zerre bile kaybolmamaktadır.
Öte yandan Tanrı’nın güzelliği (çoğunlukla görkemi veya yüceliği olarak da adlandırılır), seyredilmesiyle yansıtılır ve hatta büyür. Tanrı’nın ölü insanları diriltip onlara yeni yaşam vermesinin bir başka güzelliği de, sonrasında onların vaazlar, ilahiler ve şükran dolu yürekleriyle O’nun güzelliğini yansıtmalarıdır (Kol. 3:16). Petrus Mesih’in acılarına ve dirilişine tanıklık ettikten sonra kendisine, “Mesih’in çektiği acıların tanığı, açığa çıkacak olan yüceliğin paydaşı” diyebilmiştir (1. Pet. 5:1). Kurtaran imanla Müjde’nin çağrısına cevap verebilmek, bir anlamda bu güzelliğe önce sahip olmak ve böylece onu büyütmektir. Pavlus 2. Selanikliler 2:14’te şöyle yazar: “Rabbimiz İsa Mesih’in yüceliğine kavuşmanız için, bildirdiğimiz Müjde’yle sizi bu kurtuluşa çağırdı.”
Mesih’e dönmek güzeldir çünkü Tanrı güzeldir. Tanrı kendi büyüklüğünde, yüceliğinin haşmetinde, sahip olduğu bütün sıfat ve özelliklerin ağırlığıyla güzeldir. Kutsal Kitap’ın Tanrı’yı tanıtma şekli de, yine, güzeldir. Tanrı’nın Pentatük’ün (Musa’nın beş kitabının) anlatılarında ortaya konan kutsallığından, mezmur yazarının coşkusuna; Tanrı’nın Eyüp’e verdiği destansı cevaptan, peygamberlerinin şaşkınlığına; Müjdelerin tanıklığından, mektupların taşıdığı hayranlık dolu sevince ve Yuhanna’nın şaşırtıcı kıyametine dek, Kutsal Kitap, Tanrı’nın içsel ve aşkın güzelliğiyle güzeldir.
Üstelik bu Tanrı, bu harika, esrarengiz ve kutsal Tanrı, bizi tanıyor, seviyor, seçiyor, çağırıyor ve kurtarıyor. “Çünkü, ‘Işık karanlıktan parlayacak’ diyen Tanrı, İsa Mesih’in yüzünde parlayan kendi yüceliğini tanımamızdan doğan ışığı bize vermek için yüreklerimizi aydınlattı” (2 Kor. 4:6). Mesih’e dönmek bu kadar güzel olmasına rağmen (ki bu güzelliğe dair çok daha fazlası vardır), bu güzellik, Tanrı’nın kendi güzelliğinden kaynaklanmakta ve O’nun güzelliğinin gölgesinde kalmaktadır. O’nun görkemi hem zamanın sınırlarını hem de bizim sınırlarımızı aşar, öyle ki, bu görkemi görelim, İsa’yı tanıyalım ve sonsuza dek değişelim.
[1] Bruce Marshall, The World, The Flesh and Father Smith (Boston: Houghton Mifflin, 1945), 108.
[2] C.S. Lewis, That Hideous Strength (Türkçe İsim: Korkunç Kale) (New York: Macmillan, 1970), 318-319.
Tüm içerikler aksi belirtilmedikçe Müjde Birliği’ne aittir. Kişisel amaçlar veya ticari olmayan amaçlar dahilinde, bu içerikleri özgürce kullanabilir, paylaşabilir ve çoğaltabilirsiniz. Ancak yazılı içeriğin çevrimiçi yayınlandığı durumlarda, şu şekilde asıl makaleye gönderme yapan bir ibare eklenmesi gerekmektedir:
(c) Müjde Birliği. Asıl makaleye şuradan erişebilirsiniz: https://mujdebirligi.com/makaleler/mesihe-donme/mesihe-donmenin-guzelligi/