“Bir kilise nedir?”
En çok korktuğum soru buydu. 28 yaşındaydım ve bir hizmet ekibi liderinden bölge direktörlüğüne terfi etmiştim. Aylık önderler toplantımızda 10 önderle birlikte Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Asya’da hizmet eden, tam zamanlı destek alan 80 hizmetkârı temsil ederek oturuyordum. Konuşmalarımızın motive edici ve cesaret verici olması gerekiyordu ve çoğu zaman öyleydiler de. Müjdeleme stratejilerinden ve ürünlerini toplamaktan bahsediyor, imanda büyüyen öğrencileri ve kilisenin gelecekteki büyüme potansiyelini konuşuyorduk. Ama sonra birisi tam da o soruyu ya da onun gibi bir soru sorardı. Hedefimiz kilise kurmak mı? Bunu yapıyor muyduk? Ayrıca kilisenin ne olduğu konusunda hemfikir miyiz acaba? Bir kiliseyi kilise yapan nedir?
Bu sorudan korkuyordum çünkü cevabı bilmiyordum. Daha da kötüsü, tekrar eden sonuçsuz tartışmalardan dolayı odadaki hiç kimsenin cevabı bilmediğini biliyordum. İyi ya da sağlıklı bir kiliseyi tanımlamak bir yana, kiliseyi bile nasıl tanımlayacağımızı bilmiyorduk. Bir kiliseyle bir üniversite kampüsünde 25 öğrencinin toplanması arasındaki fark neydi? Böyle bir sürü grup başlatmıştık. Bir kilise ve düzenli olarak Kutsal Kitap çalışması yapmak için bir araya gelen 30 kişi arasındaki fark neydi?
Bu bizim için sadece teorik bir soru değildi. Tanrı’nın lütfuyla, O’nun bizim emeklerimizle inanılmaz meyveler ürettiğine tanık olduk. Bu toplantıları yaparken, o hafta içerisinde bir araya gelmekte olan imanlılar olduğunu biliyorduk. Bu buluşmalar öğrenci olarak yetiştirdiğimiz bir sürü insanla doluydu ve çoğu bizleri örnek alıyordu. Hızlı bir şekilde, onlara sunacak çok bir şeyimiz olmadığını keşfetmişlerdi.
HER YERDE AYNI HİKÂYE
Hizmet alanına ilk adım attığımdan bu yana on dokuz yıl içinde, çeşitli organizasyonlarda ve bölgelerde tekrarlanan aynı hikâyeyi gördüm ve duydum. Çoğu zaman Batılı hizmetkârların kilise hakkında söyleyecekleri, en azından Kutsal Kitap’a dayalı açık bir anlatımla söyleyebilecekleri pek bir şey yok. Şükür ki, müjdeci akım içerisinde Müjde genellikle açık ve net bir şekilde kalıyor, Kutsal Yazılar’ın yanılmazlığı genellikle kabul ediliyor ve teolojinin önemi genel olarak tanınıyor. Peki ya kilise?
Tanıdığınız bazı hizmetkârlardan, çalışmalarının kilise kurma göreviyle nasıl ilişkili olduğunu açıklamalarını isteyin. Beklediğinizden çok daha az cevap alırsınız. Onlara kiliseyi nasıl tanımladıklarını ve sağlıklı bir kilisenin neye benzediğini sorun ve yine beklediğinizden çok daha az cevap alırsınız.
Gerçek şu ki, hizmetkârları göreve yolladığınızda, onları desteklediğinizde ve başkalarıyla bu noktada iş birliği yaptığınızda, aslında belli bir kilise doktrini ihraç etmiş oluyorsunuz. Yıllar içerisinde ben şu sonuca vardım: Çoğunlukla kötü bir kilise öğretisi ihraç ediyoruz.
Üstelik bunun hizmet sahasındaki sonuçları trajik olabiliyor.
BURAYA NASIL GELDİK?
Bu soruna sebep olan muhtemelen bir sürü şey var. Ben bunlardan üç tanesini ortaya koymak istiyorum.
1. Hizmetkâr gönderen kiliseler, hizmetleri genellikle başkalarına yaptırabilecekleri bir iş olarak görüyorlar.
Kilise önderlerinin kendi kiliselerinde ilgilenmeleri gereken yeterince sorunları vardır. Dolayısıyla bir de hizmetkârları gözetmek ve desteklemek, genellikle kapasitelerini veya uzmanlıklarını aşabilmektedir.
Bu ihtiyaçları karşılamak için hizmetkâr gönderen organizasyonların birçok faydası olduğu kesinlikle doğrudur. Ancak buradaki sorun, kiliselerin genellikle hizmetkâr gönderen organizasyonların neler yapabileceğiyle ilgili abartılı beklentilere sahip olmalarıdır. Örneğin, hiçbir başvuru süreci, kişinin armağan ve niteliğinin yerel bir kilisenin hayatına düzenli olarak katılması aracılığıyla değerlendirilmesinin yerini alamaz. Bu tür bir inceleme, bir kilise referans formu aniden gerekli olduğunda hızlıca kontrol edilecek bir şey olmamalı, sürecin en başında başlamalıdır.
2. Hizmetkâr gönderen organizasyonların net bir kilise doktrinleri yoktur.
Hizmetkâr gönderen organizasyonlar ya belirli bir hizmet odağıyla oluşturulur ya da sonradan bir odak belirlerler. Bazıları, öğrenciler veya iş insanları gibi nüfusun belirli bir kesimine müjdeleme yapmaya karar verirler. Diğer gruplarsa belirli bir teolojik program dahilinde önderler eğitmeye odaklanır. Yine diğerleri belirli bir bölgede veya belirli insanlar arasında yeni kiliseler başlatmaya odaklanırlar.
Bu senaryolarda ender rastlanan şeyse, organizasyonların kurdukları kiliselerin uzun vadeli sağlığını göz önünde bulundurup “başarıyı” yeterli bir şekilde değerlendirmeleridir. Çalıştığım organizasyonda orta düzey bir önder olarak, ölçülebilir örgütsel hedefler (kaç yeni grup başlattınız?) ve emeklerimizin kalıcı olduğunu görme arzusu arasında kaldığımı bizzat hatırlıyorum. Sayısal verilerin ötesine geçip çalışmalarımızın ne kadar sağlıklı olduğu konusunda konuşma girişimlerim pek de ileri gitmemişti.
3. Hizmetkârların kendileri de neyi hedeflediklerini bilmiyorlar.
Şöyle bir deyiş vardır: “Hiçbir şeye nişan alma, her seferinde hedefi vurursun.” Sahadaki her hizmetkâr iyi işler yapmaya çalışır. İmanlarını paylaşırlar, yeni imanlıları öğrenci olarak yetiştirmeye çalışırlar ve Tanrı’ya işlerini bereketlemesi için dua ederler. Bu iyi bir başlangıçtır ancak Kutsal Kitap’a uygun bir şekilde işleyen kurulu bir kilisenin net bir resmine sahip olmakla hizmeti ilerletmek için kendi kaynaklarını geliştirmek aynı şey değildir. Bu kişiler bu resimden yoksundurlar çünkü Tanrı’nın Sözü’nün yerel kilise ve bunun Yüce Görev’in yerine getirilmesinde oynadığı merkezi rol hakkında ne söylediğini anlamamaktadırlar.
NE YAPILABİLİR?
Daha iyi kilise öğretisi ihraç etmeye başlamak için bir pastör olarak ne yapabilirsiniz?
1. Uygulamadaki hizmet programınızı değerlendirin.
Kilisenin pastörü olarak gönderdiğiniz insanların kalitesini biliyor musunuz? Sahada gerçekten ne yaptıklarını biliyor musunuz? Çalışmalarını ayrıntılı olarak anlatmalarını istediniz mi? Hizmetkârların çalışmalarının ilerlemesini, kilisenizin dua hayatının bir parçası haline getirdiniz mi? Önderleriniz ve üyeleriniz, hizmetkârlarınız aracılığıyla kurulan sağlıklı kiliseleri görme konusuna yürekten bağlılar mı?
2. Hizmetler için bir model olarak Pavlus’un ilk hizmet yolculuğuna bakın (Elç. 13-14).
Hizmetkârların sayısına değil, kalitesine odaklanın. Kutsal Ruh Antakya’daki kiliseyi, en iyilerinden ikisi olan Pavlus ve Barnabas’ı göndermeye yönlendiriyor (Elç. 13:2)! Kilisenizin kendi bağlamında zaten hizmet etmekte olan kişileri, uluslara hizmet hakkında düşünmeye ve dua etmeye teşvik etmeye bakın.
Hizmetkârların çalışmalarını kilisenizin yaşamının merkezi bir parçası haline getirin. Pavlus ve Barnabas’ın gönderilmesi, kilise çapında oruç tutma ve dua etme zamanıydı (Elç. 13: 3). Benzer şekilde, hizmetkârlarınız için kendi kilisenizde nasıl daha düzenli dua edebileceğinizi düşünün. Desteklediğiniz hizmetkârların çalışmaları için ve dünyadaki insanların Müjde’yi duyması konusunda düzenli olarak dua etmek için, önder olarak dualarınızı ve kilise dua toplantılarınızı kullanın.
Kurulan sağlıklı kiliselerin gözlerini doğru hedefte tutmak için hizmetkârları teşvik edin. Pavlus ve Barnabas sadece vaaz vermedi ya da sadece öğrenci yetiştirmedi. Her kilisede ihtiyarlar atanana kadar ziyaretlerine ve çobanlıklarına devam ettiler (Elç. 14: 23). Antakya’daki kilisenin kendilerinden yapmalarını beklediği şey muhtemelen buydu. Bu nedenle, hizmetkâr adaylarından hem kilise kurmayı hem de bu kiliseleri sağlıklı olmaya yönlendirmeyi içeren bir hizmet planı hedeflemelerini isteyin.
Kiliseye tam bir rapor hazırlamaları için memlekete izne dönen hizmetkârları davet edin. Pavlus ve Barnabas kiliseyi bir araya getirdi ve “Tanrı’nın kendileri aracılığıyla neler yaptığını, öteki uluslara iman kapısını nasıl açtığını anlattılar” (Elç. 14: 27). Yakın zamanda ülkemde izindeyken, beni destekleyen birkaç kilisenin ihtiyar kurulları tarafından benden bir rapor yazmam istendi. Bunu çok sevdim! Hizmetkârlar kendilerini destekleyen kiliselerin, hizmet ettikleri yerlerdeki yerel kiliseleri yetiştirme görevinde onlarla birlikte olduğunu bilmek isterler. Ayrıca onlara sadece yerel halkın gülümseyen birkaç resminden daha fazlasını paylaşmamız gerektiği yönündeki sorumluluğumuzu da seviyoruz.
3. Daha azıyla daha fazlasını yapmayı düşünün.
Günün sonunda, kötü kilise öğretisinin ihraç edilmesi, Batılıların getirdiği mutlaka her zaman daha fazlasının gerektiği fikrinden geliyor. Daha fazla işçi gönderiyoruz ve onlardan daha fazla sonuç istiyoruz. Başarımızı “Mesih’e dönenlerin” veya “kiliselerin” sağlık durumlarına bakmadan, artan iman ikrarı ve artan kilise sayısına bakarak ölçüyoruz. Aslında bence halihazırda çalışan sistemlerin çoğunun derinleşmekten ziyade genişlemeye odaklandığını biliyoruz ama bunu nasıl değiştirebileceğimizi bilmiyoruz.Basit bir başlangıç için, zamanla daha az insanı daha iyi bir şekilde desteklemek yerinde olacaktır. Daha az hizmetkâra daha fazla para verin. Çalışmalarını teftiş etmek için düzenli olarak bir ihtiyar gönderebilmek adına kenara biraz para ayırın. İzne dönen hizmetkârların kilisenizle daha fazla vakit geçirmesini mümkün kılın. Her şeyden önce de hizmetkârların işlerini kendi işiniz gibi görün. Amacınız sadece sağlıklı bir kiliseye önderlik etmek değil, ama hizmetkâr gönderdiğiniz her yerde kurulmuş sağlıklı kiliseler görmek olsun.
Mark Collins
Tüm içerikler aksi belirtilmedikçe Müjde Birliği’ne aittir. Kişisel amaçlar veya ticari olmayan amaçlar dahilinde, bu içerikleri özgürce kullanabilir, paylaşabilir ve çoğaltabilirsiniz. Ancak yazılı içeriğin çevrimiçi yayınlandığı durumlarda, şu şekilde asıl makaleye gönderme yapan bir ibare eklenmesi gerekmektedir:
(c) Müjde Birliği. Asıl makaleye şuradan erişebilirsiniz: https://mujdebirligi.com/makaleler/kotu-kilise-ogretiniz-hepimize-zarar-veriyor/