Hazırlayan: David Mathis
Tanrı’nın hiçbir sözü boşa çıkmamıştır. Tanrı halkının önderi olarak Yeşu bunu sadece bir kere değil, Tanrı onları vaat ettiği topraklara güvenle getirdikten sonra iki kere söylemişti (Yeşu 21:45; 23:14).
Birkaç yüzyıl sonra dünyasal krallığın yükselme döneminde, Süleyman tapınağın adanması zamanındaki kutsamasında Yeşu’nun beyanını bir anlamda tekrar etmiştir: “Sözünü tutup halkı İsrail’e esenlik veren RAB’be övgüler olsun. Kulu Musa aracılığıyla verdiği iyi sözlerin hiçbiri boşa çıkmadı” (1. Krallar 8:56).
Tanrı’nın hiçbir sözü boşa çıkmamıştı. Krallar kitabının (Süleyman’ın krallığından sonra çok geçmeden) kendilerini dibe vurmuş bir vaziyette bulan ilk okuyucuları için, bu önemli bir hatırlatmaydı. Yükseliş döneminden sürgünün diplerine düştükten sonra, Tanrı halkı meraka düşüyordu: Tanrı’nın tasarısı ve gücü boşa mı çıktı?
1. ve 2. Krallar, Tanrı’nın mahzun halkının imanını düzeltip güçlendirmeyi amaçlarken, bunu yavan veya belirsiz sözlerle değil, tekrar tekrar belirli detaylarla ve somut gerçeklerle yapmaktadır. Tanrı halkının, Tanrı’nın kendi peygamberleri aracılığıyla söylemiş olduklarıyla ve O’nun kendi sözünü nasıl hiçbir zaman boşa çıkarmadan yerine getirmiş olduğu gerçeğiyle ciddi bir biçimde yüzleştirilmesi gerekiyordu.
Belirginlik İmanı Besler
İki bin beş yüz yıl sonra da, bu belirginlik hâlâ imanı beslemektedir. Tanrı ve güvenilirliği hakkındaki belirsiz genellemeler stoku hızlıca tüketirken, somut detaylar, dokular ve tonlar tedariki yeniler. Bu da, Tanrı’nın bize koca bir kitap vermesinin sebebidir. Bu koca kitap bir ömür boyu imanımızı beslemeye yetecek büyüklüktedir. Tanrı kendi kilisenin kırın tüm genişliğinde otlanmasını ister, yalnızca tek bir köşede kümelenmesini değil. Kendimize yalnızca Tanrı’nın iyi ve sözüne sadık olmasını hatırlatmamızı değil, aynı zamanda O’nun iyiliğinin belirgin dışavurumlarını ve aksi yöndeki tüm göstergelere rağmen, O’nun sözlerinin gerçekleştiği anları hatırlamamızı ister.
Tanrı’nın vaatlerinin bazıları hızlıca gerçekleşir, hatta bir gecede olur. Diğerleriyse uzun zamana yayılır, O’nun yüzyıllara yayılan antlaşma halkının tarihini bir arada tutan kirişler gibidirler. Hem uzun vadeli hem de kısa vadeli peygamberlikler O’nun halkının güvenini bina etmek ve yenilemek için vardırlar. Önceki bir makalemde, kısa vadeli gerçekleşmelerin birkaç tanesine değinmiştim ancak burada, Tanrı’nın kendi sözüne olan sadakatinin daha uzun vadeli olan önemli örneklerinden bazılarına bakalım. Tanrı’nın gücü ve sabrı karşısındaki hayretimde bana katılın ve belirgin detaylar, O’nun vaat ettiği her şeyi mükemmel zamanlamasıyla gerçekleştireceğine olan güveninizi doldursun.
Şüpheye düşebilsek de, Tanrı hiçbir zaman kendi sözüne ihanet etmez. Yeremya’ya söylediği gibi, “Sözümü yerine getirmek için gözlemekteyim” (Yeremya 1:12). Yüzyıllarca sürse bile, O gözlemektedir. O’nun uzun vadeli ilgisini ve sadakatini hatırlamak, bugün beklerken çektiğimiz acıyı başlı başına götürmeyebilir ama bu yolla, Tanrı bize beklemeye katlanabilme gücünü sağlar.
İki Oğul Aynı Gün Ölür
Süleyman’ın tahta çıkmasından kısa bir süre sonra, yeni kral kendi hükümdarlığını kurarken, 1. Krallar 2:27’de şunu öğreniyoruz: “Eli’nin ailesi hakkında RAB’bin Şilo’da söylediği sözün gerçekleşmesi için, Süleyman Aviyatar’ı RAB’bin kâhinliğinden uzaklaştırdı.” Bu bir günlük bir vaat değildi. Yüzyıllık bir vaatti.
Bu vaat kuşaklar öncesine, 1. Samuel 2:27-36’ya dayanıyordu. Samuel çağrılmadan önceydi ve kendisi o ileri yaşta, Saul’dan sonra kral olarak Davut’u meshetmişti. Kâhin ve hâkim olarak kırk yıl İsrail’de hizmet eden Eli, şahsen kirli işlerden uzak durmuştu ama söz konusu kendi oğulları Hofni ile Pinehas’ın kötülükleri olduğunda, bunlara göz yummuştu. İsimsiz bir “Tanrı adamı” ortaya çıktı ve oğullarından ötürü Tanrı’nın Eli’nin evine olan yargısını açıkladı:
Sunağımdan bütün soyunu yok edeceğim, yalnız bir kişiyi esirgeyeceğim. Gözleri ağlamaktan kör olacak, yüreği yanacak. Ama soyundan gelenlerin hepsi kılıçla ölecekler. İki oğlun Hofni ile Pinehas’ın başına gelecek olay senin için bir belirti olacak: İkisi de aynı gün ölecek. İsteklerimi ve amaçlarımı yerine getirecek güvenilir bir kâhin çıkaracağım kendime. (1. Samuel 2:33-35)
Bu söz 1. Samuel 4:11’de yerine geldi. Filistliler, İsrailli otuz bin yaya askerini yok etti, antlaşma sandığını ele geçirdi ve Eli’nin oğullarını öldürdüler. Ama sonra Tanrı sabırla, Süleyman’ın krallığına kadar bekledi ve yüzyıl sonra Eli soyunu bulundukları yerden indirdi. Tanrı’nın sözü boşa çıkmadı.
Yedi Yüzyıl Sonra Eriha
1. Krallar 16’nın sonunda, Ahav’ın İsrail’de kötülüklerle geçen 22 yıllık krallığının girişi ve özeti geliyor. Yazar kendi kısa özetinde bu süre içerisinde yaşanan ve görünüşte tesadüfi olan bir olaydan bahsediyor:
Ahav’ın krallığı döneminde, Beytelli Hiel Eriha Kenti’ni yeniden inşa etti. RAB’bin Nun oğlu Yeşu aracılığıyla söylediği söz uyarınca, Hiel ilk oğlu Aviram’ı kaybetme pahasına kentin temelini attı; en küçük oğlu Seguv’u kaybetme pahasına da kentin kapılarını taktı. (1. Krallar 16:34)
Bu, peygamberlik sözünün şaşırtıcı bir şekilde gerçekleşme anıdır. Yeşu’nun şu sözlerinden sonra yedi yüz yıl geçmişti: “Bu kenti, Eriha’yı yeniden kurmaya kalkışan, RAB’bin lanetine uğrasın. Buna kalkışan kişi büyük oğlunu kaybetme pahasına temel atacak, en küçük oğlunu kaybetme pahasına da kentin kapılarını yerine takacak” (Yeşu 6:26).
Krallar anlatısı Ahav’ın krallığına basit bir parantez açarak, bize Tanrı’nın nasıl kendi sözünü gerçekleştirmek üzere beklemekte olduğunu gösteriyor. Yeşu’ya söylediğini, kastetmişti. Yedi yüzyılın geçmiş olması, O’nun sözünün tek bir hecesini bile geçersiz kılmamıştır.
Kralı Adıyla Biliyordu
İsrail’in beş yüz yılı aşkın bir süreliğine sürgüne düşüşünün trajik hikâyesini bilenler, bu trajedinin sonuna doğru Yoşiya adlı bir kral geldiğini de biliyordur (2. Krallar 22-23). Dolayısıyla, adının kendisinden yüzyıllar önce bildirilmiş olması şaşırtıcıdır (1. Krallar 13:2). Krallık Süleyman’ın oğlu (Rehavam) ve Süleyman’ın önceki hizmetkârı (Yarovam) arasında henüz bölünmüştü ve bir başka isimsiz peygamber ortaya çıkıp, Yarovam’a putperest sunağı konusunda şu uyarıda bulundu:
Davut’un soyundan Yoşiya adında bir erkek çocuk doğacak. Buhur yakan, tapınma yerlerinde görevli kâhinleri senin üstünde kurban edecek. Üstünde insan kemikleri yakılacak. (1. Krallar 13:2)
Elbette burada dikkat çeken şey, peygamberin Davut’un soyundan neredeyse üç yüz yıl sonra gelecek olan peygamberin tam adını vermesi (1. Krallar 13:3-5), Tanrı’nın kendi uzun vadeli vaadini kesinlikle yerine getireceği güvencesini sunmasıdır.
Tam da bu şekilde, neredeyse üç yüz yıl sonra, genç bir hükümdar yükseldi ve alışılmışın tersine, “RAB’bin gözünde doğru olanı yaptı. Sağa sola sapmadan atası Davut’un bütün yollarını izledi” (2. Krallar 22:2). Adı: Yoşiya. Yalnız bu adla o soydan bir kral çıkmakla kalmıyor, aynı zamanda özel bir ön bildiriyi de yerine getiriyor:
[Yoşiya] bundan başka İsrail’i günaha sürükleyen Nevat oğlu Yarovam’ın yaptırdığı Beytel’deki tapınma yerini ve sunağı bile yıktı. Tapınma yerini ateşe verip toz duman etti. Aşera putunu yaktı. Yoşiya çevresine bakındı. Tepedeki mezarları görünce, adamlarını gönderip mezarlardaki kemikleri çıkarttı. Olacakları önceden bildiren Tanrı adamının açıkladığı RAB’bin sözü uyarınca, kemikleri sunağın üzerinde yakarak sunağı kirletti. (2. Krallar 23:15-16)Bin Yıllık Yargı
Son olarak ve belki de en acısı, sürgünün kendisidir. Tanrı halkının topluluk olarak imanını böylesine sarsmış, bir millet olarak onları yok olma tehlikesine sokmuş ve Tanrı sözünün imansızlar arasında şüphe konusu olmasına sebep olmuş olan bu Travma, Tanrı’nın bizzat kendi peygamberleriyle önceden tam olarak söylemiş olduğu şeydi. Burada Krallar anlatısının sonunda, Yoşiya’nın oğlu Yehoyakim’in krallığı süresince, hikâyenin başından beri gösterdiği gidişatı keşfediyoruz:
Yahuda Kralı Yehoyakim’in krallığı döneminde Babil Kralı Nebukadnessar Yahuda’ya saldırdı. Yehoyakim üç yıl ona boyun eğdiyse de sonradan fikrini değiştirerek Nebukadnessar’a başkaldırdı. RAB, kulları peygamberler aracılığıyla söylediği söz uyarınca, Yahuda’yı yok etmek üzere Kildani, Aramlı, Moavlı ve Ammonlu akıncıları ona karşı gönderdi. (2. Krallar 24:1-2)
Burada söz konusu olan tek bir peygamberlik değil, “kulları peygamberler aracılığıyla” gelen temizlemedir. Bu bin yıllık, çok peygamberli bir projedir ve sonunda tamamlanmaktadır. Bu peygamberlerden biri Yeşaya olmuştu ve iyi Kral Hizkiya’ya şöyle demişti: “Gün gelecek, sarayındaki her şey, atalarının bugüne kadar bütün biriktirdikleri Babil’e taşınacak. Hiçbir şey kalmayacak” (2. Krallar 20:17). Yeşaya yüz yıl öncesinde ulusun adını bile tespit etmişti.
Tanrı ayrıca “kulları peygamberler aracılığıyla” Kral Hizkiya’nın kötü oğlu Manaşşe’ye de konuştu:
Yeruşalim’in ve Yahuda’nın başına öyle bir felaket getireceğim ki, duyanların hepsi şaşkına dönecek. Samiriye’yi ve Ahav’ın soyunu nasıl cezalandırdımsa, Yeruşalim’i cezalandırırken de aynı ölçü ipini, aynı çekülü kullanacağım. Bir adam tabağını nasıl temizler, silip yüzüstü kapatırsa, Yeruşalim’i de öyle silip süpüreceğim. Halkımdan sağ kalanları terk edeceğim ve düşmanlarının eline teslim edeceğim. Yeruşalim halkı yağmalanıp ganimet olarak götürülecek. Çünkü gözümde kötü olanı yaptılar. Atalarının Mısır’dan çıktığı günden bugüne kadar beni öfkelendirdiler. (2. Krallar 21:12-15)
Ancak bu noktada bile, Tanrı uyarılar vermeyi bırakmamıştı. Yoşiya’ya da gelmekte olan sürgünden bahsetti: “İsrail’i nasıl huzurumdan attımsa, Yahuda’yı da öyle atacağım. Seçtiğim bu kenti, Yeruşalim’i ve ‘Orada bulunacağım’ dediğim tapınağı kendimden uzaklaştıracağım” (2. Krallar 23:27). Tüm bu süre boyunca, peygamberlerin hizmeti bu noktaya, yani sürgüne işaret ediyordu. Tanrı halkı topyekûn “atalarının Mısır’dan çıktığı günden bugüne kadar” Tanrı’ya itaatsizlik etmişti (2. Krallar 21:15). Tanrı kendi halkını tövbeye getirmek ve gelmekte olan sürgün konusunda uyarmak için birer birer, her kuşağa peygamberlerini yolladı. Ama topyekûn, tövbe etmediler.
Hatta, Tanrı bizzat en büyük, en göze çarpan peygamberi Musa aracılığıyla da söylemişti: “Sürgüne gönderilecekler” (Yasa’nın Tekrarı 28:41) ve “Ülkeden sökülüp atılacaksınız” (Yasa’nın Tekrarı 28:63). Sonra da Musa’ya söyledi (kendi halkına bir tanıklık olarak kayda geçmesi için):
Yakında ölüp atalarına kavuşacaksın. Bu halk da gideceği ülkenin ilahlarına bağlanıp bana hainlik edecek. Beni bırakacak, kendileriyle yaptığım antlaşmayı bozacaklar. O gün onlara öfkeleneceğim, onları terk edeceğim. Yüzümü onlardan çevireceğim. Başkalarına yem olacaklar, başlarına sayısız kötülükler, sıkıntılar gelecek. (Yasa’nın Tekrarı 31:16-17)
Bu belirgin sözleri hatırlayanlar için, sürgün Tanrı Sözü’ne kuşku yaratacak bir şey değil, O’nun tasarısının ve gücünün bir onayıydı. Babil’in Yeruşalim’i silip süpürmesinden neredeyse 900 yıl önce, Tanrı bunun olacağını söylemişti. Ayrıca Hizkiya, Manaşşe ve Yoşiya’nın krallıkları süresince zaman geçerken de, bunu tekrar tekrar teyit etti. Peygamberlerin sesleri bir koro gibi neredeyse bin yıl boyunca, Tanrı’nın insan için imkânsız olan şeyi yapacağını önceden bildirmişti. Nitekim yaptı da.
O Sözünü Tutar
Krallar, Tanrı tarafından Yeşaya’ya verilen şu önemli sözü kaydeder: “Uzak zamandan beri onu yaptığımı, ve onu eski günlerden beri tasarladığımı işitmedin mi? Şimdi onu yaptım” (2. Krallar 19:25 – Kitab-ı Mukaddes). Tanrı yalnızca 24 saatlik zaman dilimleri içerisinde olan akıl almaz şeyleri gerçekleştirme gücüne sahip değildir; aynı zamanda kendi sözlerini dikkatle gözleyecek ve onları –her birini– günler, haftalar, kuşaklar ya da bin yıllar da sürse, kendi mükemmel zamanlamasıyla gerçekleştirecek sabra da sahiptir.
Hristiyan kişi için, Eriha, Yoşiya veya sürgünle ilgili yüzyıllar alan peygamberliklerden çok daha etkileyici peygamberlikler, İsa’da gerçekleşen uzun vadeli vaatlerdir. O gelmeden dört yüzyılı aşkın zaman önce, Malaki bizzat Tanrı’nın yolunu hazırlayacak olan bir elçiden bahsetti (Malaki 3:1). O’ndan yedi yüzyıl önce, Yeşaya “acılar adamıydı, hastalığı yakından tanıdı” (Yeşaya 53:3) diyerek birinden bahsetti ve şöyle yazdı: “Bizim isyanlarımız yüzünden onun bedeni deşildi; bizim suçlarımız yüzünden o eziyet çekti” (Yeşaya 53:5).
Krallar anlatısı bile umutla bitmektedir. Şöyle ki, Davut soyundan gelenler Babil’de beklenmedik bir beğeniyle karşılaşırken Tanrı, Davut’a vermiş olduğu vaadi tutmaktadır ve tutacaktır (2. Krallar 25:27-30). Tanrı, Davut’un ışığının sönmeyeceğini vaat etmişti (2. Krallar 8:19) ve Tanrı her zaman sözünü tutar.
Her Söz Gerçekleşir
Mesih’in gelmesiyle birlikteyse, Tanrı’nın bize olan sözlerinin boşa çıkmayacağını bilerek cesaretleniriz. Hepsi bitmiş değildir. Beklememiz gerekmiyor değildir. Şimdiki çağda, şifa için, barışma için, esenlik için ve bol sevinç için bekliyoruz.
Kutsal Yazılar’ın Tanrı’nın geçmişte kendi sözünü nasıl gerçekleştirdiğine yönelik verdiği detaylarla beslenerek, taze bir imanla dolarız ve dünyamızın şu yüce bildiriyle sona ereceği o güne güvenle bakarız:
İşte, Tanrı’nın konutu insanların arasındadır. Tanrı onların arasında yaşayacak. Onlar O’nun halkı olacaklar, Tanrı’nın kendisi de onların arasında bulunacak. Onların gözlerinden bütün yaşları silecek. Artık ölüm olmayacak. Artık ne yas, ne ağlayış, ne de ıstırap olacak. Çünkü önceki düzen ortadan kalktı. (Vahiy 21:3-4)
Tanrı asla kendi sözüne ihanet etmez. Hiçbir vaadi boşa çıkmayacaktır. Hatta bazıları bu yaşamda gerçekleşecek ve bütün hepsi nihayetinde gelecek çağda gerçekleşecektir.
Tüm içerikler aksi belirtilmedikçe Müjde Birliği’ne aittir. Kişisel amaçlar veya ticari olmayan amaçlar dahilinde, bu içerikleri özgürce kullanabilir, paylaşabilir ve çoğaltabilirsiniz. Ancak yazılı içeriğin çevrimiçi yayınlandığı durumlarda, şu şekilde asıl makaleye gönderme yapan bir ibare eklenmesi gerekmektedir:
(c) Müjde Birliği. Asıl makaleye şuradan erişebilirsiniz: https://mujdebirligi.com/makaleler/tanrinin-hicbir-sozu-bosa-cikmaz/