Eğer Mesih’e dönme (tövbe ve iman) doktrininizde topluluk unsuru eksikse, bütünün çok önemli bir parçasından yoksunsunuz demektir. Antlaşmanın başı, antlaşma halkıyla birlikte var olur.
ÖNCE DİKEY, SONRASINDA AYRILMAZ BİR ŞEKİLDE YATAY
Topluluk unsuru en önde olmalı demek istemiyorum. Aklımıza N. T. Wright’ın aklanma üzerine söylediği şu ünlü sözler gelebilir: “Aklanma, kurtuluş öğretisinden ziyade kilise öğretisiyle; kurtuluştan ziyade kiliseyle ilgilidir” (What Saint Paul Really Said, s. 119). Douglas Moo’nun bir bu kadar ünlü olan ifadesiyle, bu sözler, Yeni Antlaşma’nın ön plana aldıklarını arka plana atmanın ve Yeni Antlaşma’nın arka planındaki şeyleri de ön plana çıkarmaya çalışmanın açık birer örneğidirler.
Günahkârlar Tanrı’yla önce bireysel olarak barışmadan, insanlar arasında da gerçek bir barışmadan söz edilemez. Yatay barış, dikey barışı takip eder. Kilise öğretisi, kurtuluş öğretisini takip eder. Bu da, topluluk unsurunun en öncelikli hale gelmemesi gerektiği anlamına gelir. Aksi takdirde, bütünü kaçırmış oluruz.
Ancak topluluk unsuru bir noktada devreye girmelidir. Hatta, Mesih’e dönme doktrininin yapısı dahilinde ele alınmalıdır. Mesih’teki topluluk olarak birliğimiz, Mesih’e dönüşün dolaylı bir yansıması değil, bu dönüşün doğrudan bir parçasıdır. Tanrı halkıyla barışmış olmak, Tanrı’yla barışmaktan farklıdır ama bundan ayrılamaz da.
Mesih’e dönme konusundaki tartışmalarımız Tanrı’nın hakimiyeti ve insan sorumluluğu arasındaki ilişkiden veya tövbe ve imanın gerekliliğinden öteye gidemediği için, odak noktamız bu dönüşün nasıl gerçekleştiği olmakta ve topluluk unsuru kaybolup gitmektedir. Ancak Mesih’e dönmeyi bütün yönleriyle anlamak, nereden nereye geçiş yaptığımızın da bir açıklamasını içermelidir. Tövbe ve imanla Mesih’e dönmek, ölümden yaşama, karanlıktan ışığa geçişi kapsamaktadır. Ayrıca kimsesizlikten bir halka ait olmaya, kaybolmuş bir koyundan sürünün bir parçası olmaya, kesilmiş bir uzuvdan vücudun bir parçası olmaya geçişi de kapsamaktadır.
Petrus’un buna paralel olarak söylediklerine bakalım:
Bir zamanlar halk değildiniz, ama şimdi Tanrı’nın halkısınız. Bir zamanlar merhamete erişmemiştiniz, şimdiyse merhamete eriştiniz. (1. Pet. 2:10)
Merhamete erişmek (dikey barışma), bir halk olmakla (yatay barışma) aynı anda gerçekleşir. Tanrı günahlarımızı bağışlayarak bize merhamet etmiştir ve bunun kaçınılmaz bir sonucu da O’nun halkına dahil olmaktır.
ANTLAŞMALARIN TOPLULUĞU İÇEREN DOĞASI
Gerçekten de, Mesih’e dönüşümüzdeki topluluk unsurunu Kutsal Kitap’ın antlaşmalarının yapısına bakarak görebiliriz. Eski Antlaşma’daki antlaşmaların İbrahim’in soyu (tekil) aracılığıyla tamamlandığı doğrudur. İsa yeni İsrail’dir. Ancak Mesih’e yeni antlaşma aracılığıyla bağlı olan herkesin de Tanrı’nın İsrail’i ve İbrahim’in soyu (çoğul) olduğu da doğrudur (Gal. 3:29; 6:16).
Başka bir deyişle, antlaşmanın başı, tanımı gereği, yanında bir antlaşma halkıyla gelir (bkz. Rom. 5:12) Yeni antlaşmaya dahil olmak da, dolayısıyla, halkın bir parçası olmaktır.
Dolayısıyla, beklendiği üzere, Eski Antlaşma’nın yeni antlaşma vaatleri de, belirli bir halk için verilmiştir: “Bundan böyle kimse komşusunu ya da kardeşini, ‘RAB’bi tanıyın’ diye eğitmeyecek. Çünkü küçük büyük hepsi tanıyacak beni” diyor RAB. Çünkü suçlarını bağışlayacağım, günahlarını artık anmayacağım” (Yer. 31:34). Yeni antlaşma bağışlanmayı vaat ederken (dikey), aynı zamanda bir kardeşler topluluğu da vaat etmektedir (yatay).
EFESLİLER 2’DE DİKEYLİK VE YATAYLIK
Hikâyenin tamamı harika bir şekilde Efesliler 2’de gözler önüne serilir. 1. ayetten 10. ayete kadar bağışlanma ve Tanrı’yla olan dikey barışmamız açıklanır: “Lütufla kurtuldunuz”. 11. ayetten 20. ayete kadarsa yataylık ortaya konur: “Çünkü Mesih’in kendisi barışımızdır. Kutsal Yasa’yı, buyrukları ve kurallarıyla birlikte etkisiz kılarak iki topluluğu birleştirdi, aradaki engel duvarını, yani düşmanlığı kendi bedeninde yıktı” (14. ayet).
14. ayette yüklem yapısının geçmiş zaman olduğuna dikkat edin. Mesih Yahudi olan ve olmayanı zaten bir yapmıştır. Burada bir buyruk yoktur. Pavlus okuyucularına birlik olmaları için çaba sarf etmelerini söylemez. Bunun yerine bildirme kipiyle konuşur. Tanrı’nın yaptıkları sayesinde, onların sahip olduğu kimlik budur ve Tanrı bunu dikey barışmayı gerçekleştirdiği yerle aynı yerde yapmıştır. Bu yer de Mesih’in çarmıhıdır (bildiri ve buyruk arasındaki ilişkiyi daha detaylı görmek için ayrıca Ef. 4:1-6’ya bakınız).
Mesih’in yeni antlaşması sayesinde, topluluk olarak birlik olmak Mesih’e dönüşün bildiriler kısmına aittir. Tövbe ve imanla Mesih’e dönmek, Mesih’in bedeninin bir parçası yapılmaktır. Yeni kimliğimiz, kilisesel bir öğe içerir. Mesih bizleri kilisesel insanlar yapmıştır.
Bunu şu şekilde kolaylıkla kavrayabiliriz: Anne ve baba, bir oğul evlat edinmek için yetimhaneye gittiklerinde, onu eve getirir ve yeni erkek ve kız kardeşleriyle birlikte ailenin sofrasına oturturlar. Oğul olmak, kardeş olmakla aynı şey değildir. Üstelik oğulluk, kardeşlikten önce olur. Ancak kardeşlik, doğal olarak oğulluğu takip eder.
Demek istediğim şu ki, tövbe ve imanla Mesih’e dönme, sizi de aile fotoğrafının içerisine yerleştirir.
BİREYSEL UYGULAMA: BİR KİLİSEYE KATILIN
Bunun hayatlarımızdaki uygulaması nedir? Çok basit: Bir kiliseye katılın!
Doğru kılındınız, öyleyse doğru olun. Bedenin bir parçası yapıldınız, öyleyse gerçek bedene katılın. Bir kılındınız, öyleyse gerçek bir Hristiyan grubuna katılıp bir olun.
TOPLULUK HALİNDE UYGULAMA: İŞLEYİŞİ DOĞRU ANLAYIN
Bu kilise için ne anlama geliyor? Bu, Mesih’e dönmenin gerçekleşme şekline ilişkin doğru bir doktrine sahip olmanın çok önemli olduğu anlamına gelmektedir. Hem Tanrı’nın hakimiyetinin hem de insan sorumluluğunun ve hem tövbenin hem de imanın iyi bir şekilde kavranması gerek. Bu konulardaki dengesizlikler, dengesiz ve dağınık bir kiliseye sebep olacaklardır. Mesih’e dönme doktrinini bir tencere olarak ele alırsak, bu tencereye ne koyarsanız, kilisenin çorbasında da o olacaktır.
Eğer Mesih’e dönme doktrininizde Tanrı’nın hakimiyeti eksikse, vaazlarınız ve müjdelemeniz de manipülatif ve insanların kulağına hoş gelir bir nitelikte olma tehlikesi taşıyacaktır. Önderliğe yaklaşımınız muhtemelen pragmatik (faydacı) olacaktır. Yüklü bir kilise programıyla hem kendinizi hem de topluluğunuzu bitkin düşürme tehlikesiyle karşı karşıya olacaksınızdır. Üyelik uygulamalarınız da hak ve çıkar tabanlı bir hal alacaktır (bir golf kulübü gibi). Hesap verme sorumluluğu ve disipline ilişkin uygulamalarınızın çoğu yok olacaktır. Kutsallığınız tehlikeye düşecektir. Liste daha da uzatılabilir.
Eğer Mesih’e dönme doktrininizde insan sorumluluğu eksikse, muhtemelen hem kendi armağanlarınızı hem de topluluk üyelerinizin armağanlarını iyi bir şekilde kullanamayacaksınızdır. Müjdelemede ve vaaz hazırlıklarınızda daha keyfi ve sorumsuz davranacaksınızdır. Acı çekenlere daha az sevgi ve şefkat gösterecek ve diğer insanlara kaba veya fazla ciddi geleceksinizdir. Dua yaşamınız da zayıflayabilir ve size verilen birçok bereketten uzak kalabilirsiniz. Sevgiyi tehlikeye atmış olursunuz. Liste daha da uzatılabilir.
Eğer Mesih’e dönme doktrininizde tövbe eksikse, kurtuluş güvencesini insanlara vermekte çabuk davranırken, konu insanlara Mesih’i izlemenin bedelini anlatmaya gelince yavaş davranacaksınızdır. Kilisenizde dünyasallığa ve bölücülüğe daha çok tolerans göstereceksinizdir. Üyeleriniz de bunlara daha fazla tolerans gösterebilir çünkü imanları sığ olacaktır. Nominalizm (sözde Hristiyan olmak) daha da yaygın olacaktır çünkü lütuf, ucuz bir şeymiş gibi yansıtılacaktır. Kilise genellikle Mesih’e Kurtarıcı olarak tapınmak isteyecek, ancak O’na Rab olarak tapınmayı o kadar da istemeyecektir ve bu da, ortamı dünyanın geri kalanından farksız bir hale sokacaktır.
Eğer Mesih’e dönme doktrininizde iman eksikse, kiliseniz kaygılı, kendini beğenmiş, insanları hoşnut etmeye çalışan kişilerle dolacaktır. Daha fazla öz denetime sahip üyeler diğerlerinden daha iyi olduklarını düşünerek kendilerini kandıracak, daha az öz denetime sahip üyelerse günahlarını gizleyecek ve kendi gözlerinde kendilerini mahkûm edip diğer üyelere içerleneceklerdir. Şeffaflık nadir, ikiyüzlülükse had safhada olacaktır. Yabancılar ve kaybolmuş koyunlar, gerçek lütfun sıcaklığını ve şefkatini bulamayacaklardır. Kültürel tercihler yasayla karıştırılacaktır. Kilise Kral Mesih’in yüce buyrukları hakkında ilahiler söylemek isterken, kanlar içindeki Kuzu’ya, onlar için kesilen Kuzu’ya tapınmak istemeyeceklerdir.
Tabii ki ben bu durumları kabaca ele alıyorum. İşler her zaman birebir bu şekilde ilerlemez. Ancak bu örneklerin ana fikri, Mesih’e dönme ve kilise arasındaki sıkı bağlantının vurgulanmasıdır. Eğer Mesih’e dönme doğal olarak topluluk unsurunu da içinde barındırıyorsa veya daha somut bir tabirle, eğer bireysel olarak Mesih’e dönme devamında birlik halinde bir halk ortaya çıkarıyorsa, bu durumda Mesih’e dönme doktrinimizin içine dahil ettiğimiz her şey, günün sonunda kilisemizi de derinden etkileyecektir.
Sağlıklı bir kilise mi istiyorsunuz? Öyleyse Mesih’e dönme doktrininizin üzerinde çalışın ve bunun her yönünü topluluğunuzdaki insanlara öğretin. Bunun yanı sıra, kilisenizdeki yapının ve programlarınızın da bu çok yönlü ve etkili olan doktrinle uyumlu olduğundan emin olun.
Jonathan Leeman
Tüm içerikler aksi belirtilmedikçe Müjde Birliği’ne aittir. Kişisel amaçlar veya ticari olmayan amaçlar dahilinde, bu içerikleri özgürce kullanabilir, paylaşabilir ve çoğaltabilirsiniz. Ancak yazılı içeriğin çevrimiçi yayınlandığı durumlarda, şu şekilde asıl makaleye gönderme yapan bir ibare eklenmesi gerekmektedir:
(c) Müjde Birliği. Asıl makaleye şuradan erişebilirsiniz: https://mujdebirligi.com/makaleler/teoloji-ve-doktrin/mesihe-donmede-topluluk-unsuru/