Yaratılış kitabından Vahiy kitabına kadar Kutsal Yazılar, tövbe ve imanla Mesih’e dönmenin, bir kişinin kurtuluşa kavuşması ve Tanrı’yı tanıması için kesinlikle gerekli olduğu konusunda açıktır. Günahlarımıza sırt çevirip Tanrı’ya dönmediğimiz ve Kutsal Kitap’ın yüreğin ruhsal ve doğa üstü bir şekilde sünnet edilmesi olarak tanımladığı olayı tecrübe etmediğimiz sürece (Yas. 30:6; Rom. 2:25-29), kurtaran Tanrı bilgisine sahip olamayız ve O’nun yargısı ve gazabı altında kalırız (Ef. 2:1-3).
Tom Schreiner’ın da 9Marks’daki iki makalesinde gösterdiği gibi, Mesih’e dönmenin gerekliliği Kutsal Yazılar’ın tamamında öğretilmektedir. Bu belki Kutsal Yazılar’ın baş teması olmayabilir ama kesinlikle kurtuluş hikâyesinin tümü açısından, özellikle de kurtuluşun Tanrı halkına nasıl uygulandığı konusunda bir temel teşkil eder. Mesih’e dönmeden kurtaran Tanrı bilgisine sahip olamayız. Günahların bağışını yaşayamayız. Tanrı’nın Egemenliği’ne ve O’nun kurtaran hükümranlığına giremeyiz.
Ancak yine de şu sorulabilir: Mesih’e dönmek neden gereklidir?
POPÜLER ANLAYIŞA KARŞI KUTSAL KİTAP’TAKİ MESİH’E DÖNME
Bu soruyu cevaplamadan önce, Mesih’e dönmeyi popüler anlamıyla değil, Kutsal Kitap’a uygun anlamıyla ele aldığımızı açıkça belirtmemizde fayda vardır. Peki fark nedir?
Google’da “ruhsal dönüşüm” diye bir arama yaparsanız, sonuçların çoğu şöyle olacaktır: Ruhsal dönüşüm, “yeni bir din edinmektir” veya “yeni bir inanç sisteminin içselleştirilmesidir.” Bu tanımlar, Mesih’e dönmeyi kişinin düşünce dünyasındaki veya bakış açısındaki bir değişim olarak ele almaktadır ve bu da çoğunlukla kişiyi temelde aynı kişi olarak bırakır. Hristiyanlığa göre, Mesih’e dönme bu değildir.
Buna karşın, Hristiyanlıkta Mesih’e dönme, Üçlübirlik Tanrısı’nın kendi halkının yaşamlarında gerçekleştirdiği egemen ve doğa üstü işine bağlıdır. Mesih’e dönüş anında, Tanrı insanları ruhsal ölümden yaşama geçirir. Bu geçiş, insanların daha önce sevdikleri şeylerden –günahlarından ve Tanrı’ya karşı isyanlarından– tiksinmelerini ve Mesih’e dönüp O’na güvenmelerini sağlar.
MESİH’E DÖNMENİN GEREKLİLİĞİNİ DESTEKLEYEN ÜÇ GERÇEK
Peki Mesih’e dönme öğretisini bu şekilde anlamak niçin şarttır? Kutsal Kitap’taki Mesih’e dönme öğretisinin altında yatan ve Kutsal Yazılar’da, teolojide ve Müjde’nin ilan edilmesinde bu öğretinin neden bu denli önemli olduğunu görmemize yardımcı olan üç temel gerçek vardır.
Ayrıca şunu da söylemeliyim ki, bu üç gerçek birbiriyle ilişkilidir. Kişi birini anlayıp diğerlerini anlamadan, Kutsal Kitap’ın Mesih’e dönmeyle ilgili öğretisini doğru bir şekilde anlayamaz. Bu da teolojimizdeki inançların birbirlerine nasıl bağlı olduğunu bizlere hatırlatan bir diğer şeydir. Teolojimizdeki yanlış bir nokta, diğer noktaları da ciddi bir şekilde etkiler ve bu kesinlikle Mesih’e dönme konusu için de böyledir.
İnsan Sorunu
Kutsal Kitap’ın Mesih’e dönme öğretisini temellendiren ve anlamlandıran ilk temel gerçek, Kutsal Kitap’ın insan sorununa ilişkin bakışıdır. Her ne kadar insanlar Tanrı’nın suretini taşıyan varlıklar olarak yaratılmış ve bu nedenle de değer ve önem sahibi olsalar da, bizler Adem’de Yaratıcımız’a isyan ettik ve bu nedenle de Tanrı’nın gazabını hak eden günahkârlar olduk. (Yar. 3; Rom. 5:12-21).
Kutsal Kitap günahtan ve insanların günahkârlığından bahsederken, bunu küçük bir sorun olarak görmez. Bu sorun kişisel gelişimle, daha üst seviyede bir eğitimle veya kişisel olarak gösterdiğimiz kararlılığımızla çözebileceğimiz bir şey değildir. Bu tarz kalıcı çözüm önerileri, Kutsal Yazılar’ın güçlü bir şekilde tasvir ettiği insan sorunun doğasını ciddi anlamda küçümsemektedir.
Kutsal Kitap’a dayalı bir şekilde bakıldığında, günah yalnızca Adem’in antlaşma temsilcisi olmasından ve bizim onda bir sayılışımızdan kaynaklanan evrensel bir sorun değil (Rom. 3:9-12, 23; 5:12-21; 1. Kor. 15:22), aynı zamanda bizleri doğamızda ve eylemlerimizde günahkâr olarak tayin eden bir gerçektir (Ef. 2:1-3). Adem’de kendi seçimimizle, Tanrı’ya karşı ahlaki anlamda isyankârlar olmuş ve bu dünyaya düşmüş yaratıklar olarak gelmişizdir. Bu kendi inisiyatifimiz veya eylemlerimizle değiştiremeyeceğimiz bir durumdur. Ayrıca bu, ne yazık ki, Tanrı’nın egemen lütfunun müdahalesi olmadıkça değiştirmek istemediğimiz bir durumdur. Düşmüş halimizle sadece günahımızdan zevk almakla kalmaz, aynı zamanda Tanrı’nın üzerimizde bulunan haklı yönetimine de karşı çıkarız. Ama tam da bu yöndeki istekliliğimiz, kendimizi değiştiremeyeceğimizin ve kurtaramayacağımızın bir kanıtı niteliğindedir (Rom. 8:7). Sonuç olarak, farkında olsak da olmasak da, Tanrı’nın yargısı ve gazabı altında durmaktayız (Rom. 8:1; Ef. 2:1-3) Günah içerisindeki halimiz, evrenin Yargıcı’nın önündeki bir mahkûmiyet ve suçluluk durumudur (Hez. 18:20; Rom. 5:12, 15-19; 8:1). Kutsal Yazılar bu durumu hem ruhsal hem de sonunda fiziksel olarak ölüm olarak tanımlamaktadır (Yar. 2:16-17; Ef. 2:1; Rom. 6:23).
Bu sorunun Kutsal Kitap’a göre çaresi olan kurtuluş, bu zor durumu tersine çevirir. Bu tersine çevrilme sürecindeki dönüm noktasıysa Mesih’e dönmedir.
İhtiyacımız olan ilk şey, günahımızın bedelini Tanrı’nın önünde ödeyebilecek ve Tanrı’nın adil şartlarını ve yargısını yerine getirebilecek olan bir kurtarıcıdır. Rabbimiz İsa Mesih, beden almış olan Oğul Tanrı, çarmıhta bizler için tam da bunu yapar. Tanrı’nın taleplerini yerine getirir ve günahlarımızın bedeli tamamıyla ödenir (Rom. 3:21-26; Gal. 3:13-14; Kol. 2:13-15; İbr. 2:5-18).
Buna ek olarak, sadece günahlarımızın bedelinin ödenmesine değil, aynı zamanda ruhsal ölümden yaşama geçirilmeye de ihtiyacımız vardır. Bu, doğamızın tümden değişimiyle sonuçlanır (Rom. 6:1-23; Ef. 1:18-23, 2:4-10). Üçlübirlik Tanrısı’nın bizleri ölümden yaşama çağırmasına ve Ruh’u aracılığıyla bizlere yeniden doğuş bahşetmesine ihtiyacımız vardır (Ef. 1:3-14 Yuh. 3:1-8). Günahımızdan isteyerek dönebilmemiz, Tanrı’ya ve hükümranlığına olan karşıtlığımızdan vazgeçebilmemiz ve Müjde’ye tövbe ve imanla cevap verebilmemiz için, antlaşmamızın başı olan İsa’nın dirilişine benzer bir dirilişe muhtacızdır (Yuh. 3:5; 6:44; 1. Kor. 2:14).
Özetle, Mesih’e dönme gereklidir. Çünkü Kutsal Yazılar’da insan sorununun ciddi bir doğası olduğu anlatılır ve Mesih’e dönme de bu çözümün bir parçasıdır.
Tanrı Doktrini
Kutsal Kitap’ın Mesih’e dönme öğretisini temellendiren ve anlamlandıran ikinci temel gerçek, Kutsal Kitap’ın Tanrı’nın doğası ve karakteriyle ilgili öğretisidir.
Yukarıda değinildiği gibi, bu ilk iki gerçek birbirini açıklar niteliktedir. İnsan sorununu sorun yapan şey, Kutsal Kitap Tanrısı’nın kimliğidir. Sorunumuzu ancak Tanrı’nın kendi kişiliği, doğruluğu ve kutsal karakteri ışığında gerçek anlamıyla görebiliriz.
Mesih’e dönme gereklidir çünkü bizler günahkâr ve isyankâr yaratıklar olarak, Tanrı’nın kutsal huzurunda bulunamayız. Günah yalnızca Tanrı’nın karakterini, yani evrenin ahlaki yasasını ihlal etmekle kalmamış, aynı zamanda bizleri Tanrı’nın antlaşmaya dayalı huzurundan da ayırmıştır (Yar. 3:21-24; Ef. 2:11-18; İbr. 9). Bizler Tanrı’yı O’nun vekilleri olarak tanımak ve O’nun yüceliği için yaratılışa küçük krallar ve kraliçeler olarak egemen olmak üzere yaratıldık. Şimdiyse Tanrı’nın gazabı ve laneti altında durmaktayız.
Dolayısıyla, Tanrı’nın kutsal karakteri yine kendi sağladığı Oğlu’nun kurbanıyla tatmin bulmadığı sürece, kurtaran Tanrı bilgisine sahip olamayız (Rom. 6; Ef. 4:20-24 Kol. 3:1-14). Dahası, her ne kadar Tanrı’nın önünde aklanmamız için son derece önemli olsa da, yalnızca yasal bir değiş tokuş olması yeterli değildir. Kurtuluş aynı zamanda günahın içimizden silinmesini ve düşmüş doğamızın tümden değişime uğramasını da içerir. Bu süreç, bizler Ruh’un yeniden doğuş veren eylemi aracılığıyla Mesih’le bir olduğumuzda başlar ve bu da isteyerek günahtan dönmemize ve Rabbimiz Mesih’in tamamlanmış eyleminde rahat bulmamıza olanak tanır.
Başka bir deyişle, Mesih’e dönme kesinlikle gereklidir. Çünkü Tanrı, kendisi gibi, yarattıklarının da kesinlikle kutsal olmalarını ister. Bu nedenle, O’nun huzurunda durabilmek için Mesih’in doğruluğunu giyinmemiz, Ruh’un gücüyle dönüşmemiz ve Mesih İsa’da yeni birer yaratık olmamız gerekir (2. Kor. 5:17-21). Günahlarının bedeli tamamen ödenmeden, Ruh’ta yeniden doğmadan ve Mesih’le iman aracılığıyla bir olmadan, Tanrı’nın suretini taşıyanların yaratılış amaçlarına geri dönmelerinin ve yeni yaratılışın bütün faydalarını tatmalarının hiçbir yolu yoktur.
Tanrı’nın alev dolu kutsallığını, mükemmel doğruluğunu ve yarattıklarından söz dinleyen oğullar ve suretini taşıyanlar gibi davranmaları yönündeki isteğini kısmen bile anlayamazsak, Kutsal Yazılar’a göre Mesih’e dönmenin neden bu kadar önemli olduğunu da asla tam anlamıyla kavrayamayız.
Bunun yanı sıra, Mesih’e dönmemizin tek sebebinin Üçlübirlik Tanrısı’nın egemen kararı olduğunu anlamazsak, bu durumda Tanrı’nın bizlere, yani kendi halkına olan sevgisinin derinliğini ve genişliğini de asla tam anlamıyla kavrayamayız.
Mesih’e Dönme, Tövbe ve İmanı İçerir—Tüm Benliğimizin Tanrı’ya Dönüşü
Kutsal Kitap’ın Mesih’e dönme konusundaki öğretisini anlamamıza yardımcı olan üçüncü temel gerçek de, bu dönüşün kişiyi baştan aşağı, tümüyle etkilemesidir. Yani, Kutsal Yazılar’a göre Mesih’e dönme, hem günahtan dönmeyi (tövbe) hem de İsa Mesih’e dönmeyi (iman) içerir. Mesih’e dönmede ikisi de şarttır. Doğrusu, tövbe ve iman bir elmanın iki yarısı gibi görülmelidir.
Başka bir deyişle, Kutsal Kitap’a dayanan Mesih’e dönme hiçbir zaman kişinin yaşamında hiçbir değişikliğe sebep olmayan bir entelektüel bakış açısı değişimi değildir. Maalesef kiliselerimizin çoğunda, Mesih’e döndüğünü ikrar eden ama yaşamında hiçbir gerçek değişim kanıtı olmadan Müjde’ye yalnızca aklen rıza gösteren insanlar görmekteyiz.
Kutsal Yazılar açıkça bu gibi kişilerin gösterdikleri akli rızanın, sahte bir dönüş olduğunu söyler (Mat. 7:21-23). Tanrı, insanlardan O’na tüm benlikleriyle, O’nun antlaşması altındaki yaratıklar olarak karşılık vermelerini talep eder. Günahımız Tanrı’ya karşı tüm benliğimizle gösterdiğimiz bir isyandır ve Hristiyanlıktaki kurtuluş da kişinin tüm benliğiyle değişime uğraması, kelimenin tam anlamıyla yeni bir yaratık olmasıdır. Mesih’e dönme, günahtan Mesih’e dönmeyi içerir ve bu da kişinin tüm benliğini –akıl, irade ve duyguları– kapsar (Elç. 2:37-38; 2. Kor. 7:10; İbr. 6:1).
İSA’YA SADECE BİR SELAM VERMEK YETMEZ
Mesih’e dönme, tercihe bağlı bir şey değil, şarttır. Mesih dönmenin ne anlama geldiğini kavramadığımız sürece, kurtuluşu ve Müjde’yi de kavrayamayız.
İsmen Hristiyanlık (kiliselerimizde bu çok yaygındır), Kutsal Kitap’a uygun Hristiyanlık değildir. İsa’ya sadece bir selam vermek yetmez. Tanrı’nın yaşamlarımızdaki egemen ve lütufkâr işleyişini, tövbe edip Müjde’ye iman edebilmemiz için bizlere bahşettiği yeni yaşamı tecrübe etmemiz gerekir.
Mesih’e dönmeye ilişkin hatalı anlayışlar, genelde hatalı teolojilerden kaynaklanmaktadır. Bu durumun çözümü dizlerimizin üstünde Kutsal Yazılar’a dönmek ve harika Tanrımız’dan kilisesini yeniden canlandırmasını istemektir. Dua edelim ki, bizler Müjde’yi duyururken erkekler, kadınlar, oğlanlar ve kızlar günahlarından tövbe etsin ve Rabbimiz Mesih İsa’ya inansınlar.
Stephen J. Wellum
Tüm içerikler aksi belirtilmedikçe Müjde Birliği’ne aittir. Kişisel amaçlar veya ticari olmayan amaçlar dahilinde, bu içerikleri özgürce kullanabilir, paylaşabilir ve çoğaltabilirsiniz. Ancak yazılı içeriğin çevrimiçi yayınlandığı durumlarda, şu şekilde asıl makaleye gönderme yapan bir ibare eklenmesi gerekmektedir:
(c) Müjde Birliği. Asıl makaleye şuradan erişebilirsiniz: https://mujdebirligi.com/makaleler/mesihe-donme/mesihe-donme-tanri-ve-tum-benligimiz/