Hazırlayan: David Mathis
Tomarı almaya, mühürlerini açmaya layıksın! Çünkü boğazlandın ve kanınla her oymaktan, her dilden, her halktan, her ulustan insanları Tanrı’ya satın aldın. (Vahiy 5:9)
İsa Mesih hiçbir krala benzemeyen bir kraldır. Sadece insan olan hükümdarların hem güçlü yanları hem zayıf yanları, hem güzellikleri hem kusurları, onları anımsanmaya değer kılacak bazı yücelikleri ve unutulmaya değer kılacak bazı kaçınılmaz eksiklikleri vardır. Ama insan –yalnızca tümüyle insan değil, aynı zamanda tümüyle Tanrı– olan Mesih İsa her birini gölgede düşürmekte ve hepsini aşmaktadır.
İsa tek bir tacı hak etmez. Kralların Kralı, rablerin Rabbi ve görkemlerin Görkemi olarak, O birçok sayısız taca layıktır.
Sevgi Rabbi
Özellikle, Kral İsa tarihsel olarak –nesnel bir biçimde zamanda ve mekanda– kendi halkına olan bağlılığını ve şefkatini onlar için ölme fedakârlığını göstererek sergilemiştir.
Mesih’e tabi olanlar O’nun sevgisini düşündüklerinde, öznel çıkarımlarla tahmin yürütmek zorunda kalmayız. Aksine, O’nun bize olan sevgisinin ve Baba’nın O’nda bize olan sevgisinin çarmıhta somut bir biçimde sergilendiğini görürüz: “Tanrı ise bizi sevdiğini şununla kanıtlıyor: Biz daha günahkârken, Mesih bizim için öldü” (Romalılar 5:8). Ellerine ve böğrüne bakın!
Diri Mesih kendi yüceltilmiş bedeninde çarmıhın izlerini ellerindeki ve böğründeki yaralarla taşımaktadır ve bu yaralardan, sonsuza dek O’nun halkına olan sevgisi sızmaktadır. Bir gün O’nun güzelliğe bürünüp yüceltilmiş yaralarını göreceğiz. Tanrı Oğlu’nun bir insan olmakla kalmayıp bir kul özünü alması ve ölüme, hatta çarmıh üzerinde ölüme dek kendini alçaltması ve bunu iyileri ve doğruları değil, ancak biz günahkârları kendiyle barıştırmak üzere yapması kadar büyük bir sevgi eylemi yoktur. Bizim ihtiyacımızın derinliği ve O’nun bizi kurtarmak için katlandıklarının ölçüsü, Mesih’in sevgisinin yüksekliğini bize göstermektedir.
Yaşamın Rabbi
Ancak sevgisini kendisini günahkârlar için ölüme teslim ederek göstermesi, O’nun yaşamın Rabbi olmaması ve mezara galip gelememesi durumunda oldukça vahim bir son olurdu. Yaşıyor olmasa, O’na katılamaz ve sonsuz yaşama sahip olamazdık. Ama O ölü değildir; O diridir.
Yaratan olarak, “Yaşam O’ndaydı” (Yuhanna 1:4) ve şimdi de dirilmiş ve ölümü fethetmiş Kişi olarak, O’nda yeni yaşama sahibiz. Bu yaşam O’nun dirilişinden gelen, asla ölümü tatmayacak olan yaşamdır. İsa’nın, kardeşinin ölümünün yasını tutan Marta’ya söylediği gibi (ve İsa onu diriltmek üzereydi), “Diriliş ve yaşam Ben’im. Bana iman eden kişi ölse de yaşayacaktır. Yaşayan ve bana iman eden asla ölmeyecek. Buna iman ediyor musun?” (Yuhanna 11:25-26).
Dünya hükümdarları gelip geçerler. Bir süreliğine, Kral İsa onlara bahşetmeyi uygun gördüğü sürece yaşam sahibi olurlar. Ama yaşamın rabbi değillerdir. Ama İsa başlangıçtan sona, ezelden ebede, yeniden doğuştan yeni gök ve yeni yeryüzüne kadar, tüm yaşamın Rabbi’dir.
Cennetin Rabbi
Diri hâliyle İsa, yalnızca dünya efendilerinin Efendisi (Rabbi) değildir. O şimdi cennetin Rabbi olarak hüküm sürmektedir. İnsan olarak, göğe alınışının ardından cennete kabul edilmekle kalmamış, aynı zamanda en öne çıkmış ve merkezde, evrenin tahtına Babası’yla birlikte oturmuştur. Dünya tarihinin en büyük tahta çıkma töreniyle birlikte, melekler ordusuyla kuşatılmış bir vaziyette, cennet tacı O’na giydirilmiştir ve Babası uluslara hükmetmek üzere saltanat asasını Kral İsa’ya vermiştir.
Ayrıca cennetin Rabbi olarak ayakta durmamakta, oturmaktadır. Şu anda oturuyor oluşu, O’nun kazandığı zaferin bir işaretidir. Cennet tahtında oturmuş durumdadır. Eski Antlaşma düzeninde, “Her kâhin her gün ayakta durup görevini yapar ve günahları asla ortadan kaldıramayan aynı kurbanları tekrar tekrar sunar. Oysa Mesih günahlar için sonsuza dek geçerli tek bir kurban sunduktan sonra Tanrı’nın sağında oturdu. O zamandan beri düşmanlarının, kendi ayaklarının altına serilmesini bekliyor” (İbraniler 10:11-13). Cennetin Rabbi olarak, Babası’yla birlikte “Tanrı’nın ve Kuzu’nun tahtında” oturmaktadır (Vahiy 22:1, 3).
Yılların Rabbi
Son olarak, diğer birçok yüceliğin yanında, İsa zamanın da Rabbi’dir. “Başlangıçta O, Tanrı’yla birlikteydi” (Yuhanna 1:2) ve “her şeyden önce var olan O’dur” (Koloseliler 1:17). Yeryüzüne gelişiyle, tarihi ikiye bölmüştür. O’nsuz zaman veya tarih diye bir şey olmazdı. Göklerin ilahileri, O’nun, “[Tanrı’nın tarihteki amaçlarını içeren] tomarı almaya, mühürlerini açmaya layık” olduğunu beyan etmektedir (Vahiy 5:9).
Elçi Petrus, bize Kral İsa’nın zaman üzerindeki mutlak hâkimiyetini anlatmaktadır: “Sevgili kardeşlerim, şunu unutmayın ki, Rab’bin gözünde bir gün bin yıl, bin yıl bir gün gibidir” (2. Petrus 3:8). Bazen düşünebildiğimiz gibi Rab vaadini yerine getirmekte gecikmemektedir. Ancak sabretmektedir çünkü kimsenin mahvolmasını değil, herkesin tövbe etmesini istemektedir (2. Petrus 3:9).
Ama yakında tekrar gelecek ve gelişi aniden, hırsız gibi olacaktır (2. Petrus 3:10). Zaman O’nundur. Yıllar O’nundur. Her yıl ve saat, her ay ve dakika O’nun dikkati dahilindedir ve mükemmel zamanlamasıyla tanrısızları mahvedecek (2. Petrus 3:7), bu düşmüş çağı sonlandıracak ve kendi halkını doğruluğun hüküm sürdüğü yeni gök ve yeni yeryüzüne buyur edecektir (2. Petrus 3:13).
Emsalsiz Kral
İsa gerçekten emsalsiz bir kraldır ve imanla ve Ruh’un gücüyle, bizim Kralımız’dır. O’nun yüceliklerine uzaktan bakmakla kalmayız. O’nun bildikleri olarak O’na bir kardeşimiz, bir dostumuz olarak hayranlık duyar ve O’nun tarafından sevildiğimizi biliriz.
İsa gibi bir kral yoktur. O sayısız taca layıktır.
Tüm içerikler aksi belirtilmedikçe Müjde Birliği’ne aittir. Kişisel amaçlar veya ticari olmayan amaçlar dahilinde, bu içerikleri özgürce kullanabilir, paylaşabilir ve çoğaltabilirsiniz. Ancak yazılı içeriğin çevrimiçi yayınlandığı durumlarda, şu şekilde asıl makaleye gönderme yapan bir ibare eklenmesi gerekmektedir:
(c) Müjde Birliği. Asıl makaleye şuradan erişebilirsiniz: https://mujdebirligi.com/makaleler/o-olum-olsun-diye-yasamaktadir-mesihin-bircok-taci/