Hazırlayan: John Piper
Bir Hristiyan eyleminin anlamına açıklık getirebilmek için yapabileceğim şeylerden biri, bu eylemi Şeytan’ın ne ölçüde yapabileceği üzerinde durmaktır.
Örneğin, kurtaran imana sahip olmanın ne anlama geldiğini açıklarken, Yakup şöyle der: “Sen Tanrı’nın bir olduğuna inanıyorsun, iyi ediyorsun. Cinler bile buna inanıyor ve titriyorlar!” (Yakup 2:19). Bir başka deyişle, kurtaran iman cinlerin yapabildiğinden çok daha fazlası olmalıdır. Dolayısıyla, bunu göz önünde bulundurun ve cinlerin neler yapabildiğini öğrenin. “İman” tanımınız asla cinlerin yapabildiği kadarını gerektiren bir tanım olmasın.
Ayetleri Anlamlandırmada Şeytan İlkesi
Burada, Kutsal Yazılar’daki birçok bağlamda faydalı olabilecek bir ayet anlamlandırma ilkesi vardır. O ilke de şudur: Kutsal Kitap tarafından bize verilen bir görevin ne anlama geldiğinin ayrımına varırken, bu görevi Şeytan’ın ne ölçüde gerçekleştirebileceğini sorun. Bunu not edin ve söz konusu Kutsal Kitap görevini Şeytan’ın yapabileceği şeyle denk tutmayın. Kutsal Kitap’ta öğretilen her Hristiyan görevi, Şeytan’ın yapabildiğinden fazlasını içermektedir.
1. Korintliler 12:3’te Pavlus şöyle der: “Kutsal Ruh’un aracılığı olmaksızın da kimse, ‘İsa Rab’dir’ diyemez.” Dolayısıyla, bahsettiğim Şeytan ilkesini buraya uyguladığımızda, Şeytan’ın İsa’nın dünya ve tüm karanlık hükümranlıklar üzerindeki rabliği konusunda hiçbir şüphesi olmadığını hatırlıyoruz. Şeytan, İsa’nın Rab olduğunu biliyor. Aynı şekilde cinleri de bunu biliyorlar.
Matta 8:29’da, cinler İsa’ya şöyle haykırıyorlar: “Ey Tanrı’nın Oğlu, bizden ne istiyorsun? Buraya, vaktinden önce bize işkence etmek için mi geldin?” Ayrıca Markos 1:24’te bir cin İsa’ya şöyle diyor: “Bizi mahvetmeye mi geldin? Senin kim olduğunu biliyorum, Tanrı’nın Kutsalı‘sın sen!” Buradaki “Tanrı’nın Oğlu” ve “Tanrı’nın Kutsalı” ifadeleri, açık bir biçimde İsa’ya rablik atfetmektedir. Üstelik bu nokta, cinlerin İsa’nın yapabildiklerine ilişkin şu söylediklerinde daha da nettir: “bize işkence etmek” ve “bizi mahvetmek.” Şeytan, İsa’nın kendisinden daha güçlü olduğunu ve kendisine verilen özgür günlerin sayılı olduğunu bilmekte ve bunu kabul etmektedir.
Cinler İsa’nın Rab Olduğuna İnanıyorlar
Görüldüğü üzere, Şeytan’ın “İsa Rab’dir” diyebildiği açıktır. Hatta, bunu demektedir. Bu nokta, Pavlus’un 1. Korintliler 12:3’te vermek istediği anlamı kavramamız açısından faydalıdır: “Kutsal Ruh’un aracılığı olmaksızın da kimse, ‘İsa Rab’dir’ diyemez.” Şeytan, “İsa Rab’dir” diyebildiğine göre, “İsa Rab’dir” deme görevinin yalnızca O’nun üstün güce sahip olduğuna inanmaktanve bunu söylemekten daha fazlası olduğunu bilmekteyiz. Şeytan da buna inanmakta ve bunu söylemektedir.
Romalılar 10:9 ayetini irdelediğimizde de, aynı şeyin geçerli olduğunu görmekteyiz: “İsa’nın Rab olduğunu ağzınla açıkça söyler ve Tanrı’nın O’nu ölümden dirilttiğine yürekten iman edersen, kurtulacaksın.” Şimdiyse, Hristiyanların yalnızca İsa’nın Rab olduğunu ağızlarıyla açıkla söylemediklerini, aynı zamanda Tanrı’nın O’nu ölümden dirilttiğine yürekten iman ettiklerini görmekteyiz.
Şeytan İsa’nın Ölümden Dirildiğine İnanıyor
Şeytan, Tanrı’nın İsa’yı ölümden dirilttiğine inanıyor mu? Evet, inanıyor. Tüm enerjisini insanları aklını kör etmeye ve bu sayede onların “Tanrı’nın görünümü olan Mesih’in yüceliğiyle ilgili Müjde’nin ışığı”nı görmemeleri için harcıyor (2. Korintliler 4:4). Bu görkemse, çarmıha gerilmiş ve dirilmiş olan Mesih’in Müjde’de parlamakta olan görkemidir. Şeytan, Tanrı’nın İsa’yı ölümden dirilttiğine inanmaktadır.
Dolayısıyla, İsa’nın Rab olduğunu açıkça söyleme ve Tanrı’nın O’nu ölümden dirilttiğine inanma görevi, Şeytan’ın açıkça söylediğinden ve inandığından daha fazlası anlamına gelmelidir. Burada Şeytan ilkesinin, Pavlus’un aklındaki gerçeği daha derin bir şekilde irdeleyebilmek adına bize ayeti anlamlandırmada oldukça yardımcı olacağını söylemek istiyorum.
Şeytan İmanı ve Kurtaran İman
Romalılar 10:9 bize bu derin gerçekliğin ne olduğu konusunda bir ipucu veriyor: “Tanrı’nın O’nu ölümden dirilttiğine yürekten iman edersen, kurtulacaksın.” Burada “ağızla” açıkça söylemeye ve “yürekten” inanmaya yapılan göndermenin Yasa’nın Tekrarı 30:14 ayetine dayandığı doğrudur (Tanrı sözü size çok yakındır; uymanız için ağzınızda ve yüreğinizdedir”). Ama Pavlus’un buradaki ana fikri ne? Asıl soru budur.
Pavlus’un burada “yürekten” ifadesiyle vurgulamak istediği şey, İsa’nın Rab olduğunu sevinçle söylemeniz ve O’nun dirilişini O’nun kurtaran rabliğine açılan görkemli kapı olarak memnuniyetle benimsemenizdir. Bunu biliyoruz çünkü Pavlus Romalılar 6:17’de, “yürekten bağlanma”nın şikâyet dolu değil, sevinç dolu anlamına geldiğini söylemektedir. Ayrıca bariz bir biçimde bir şeyi yürekten istemeyi, “isteksizce ya da zorlanmış gibi” istemekle zıt tutmaktadır (2. Korintliler 9:7). Bu da (yani isteksizce ve zorlanmış gibi), tam olarak Şeytan’ın İsa’nın dirilişini ve rabliğini söyleme şeklidir.
O hâlde, 1. Korintliler 12:3’e geri dönelim: “Kutsal Ruh’un aracılığı olmaksızın da kimse, ‘İsa Rab’dir’ diyemez.” Pavlus’un burada kastettiği şey, Kutsal Ruh’un insanı dönüştüren etkinliği olmaksızın, hiç kimsenin kendi üstün hazinesi olarak sevinçle ve memnuniyetle Rab İsa’yı benimseyerek “İsa Rab’dir” diyemeyeceğidir. Şeytan O’nun gücünü ve nihai zaferini kabul etmektedir ama bundan nefret eder. Yalnızca Kutsal Ruh sayesinde bunu sevebiliriz ve bizi Hristiyan kılan şey işte budur. Sadece Şeytan’la aynı gerçeklere inanmak değildir.
Mesih’te Kalmak
Geçenlerde 2. Yuhanna’daki şu sözleri okuyup duraksadım: “Haddini aşıp Mesih’in öğretisine bağlı kalmayan hiç kimsede Tanrı yoktur. Bu öğretiye bağlı kalanda ise hem Baba, hem de Oğul vardır” (2. Yuhanna 1:9). Bu bariz biçimde muazzam öneme sahiptir çünkü Tanrı’ya sahip olmamak, Tanrı’sız mahvolmakla sonuçlanacaktır.
Dolayısıyla, durdum ve “Mesih’in öğretisine bağlı kalma”nın ne demek olduğu üzerinde düşündüm. Sonsuz yaşamım buna bağlı. Eğer buna sahip değilsem, Tanrı’ya da sahip değilimdir. Eğer sahipsem, “hem Baba, hem de Oğul” bendedir. Böylece, söz konusu Şeytan ilkesini uyguladım. Şeytan ne anlamda “Mesih’in öğretisine bağlı” kalmaktadır? Şeytan son derece yetkin bir zekaya ve doğaüstü bir hafızaya sahip ve kendisi tüm bu öğretiler verilirken de oradaydı. Dolayısıyla, bu öğretileri “hatırlamak” ve onların doğru olduğuna “inanmak” anlamında, Mesih’in öğretilerine “bağlı kalabilen” biridir diye düşünüyorum. Öyleyse bu da, Yuhanna’nın “Mesih’in öğretilerine bağlı kalmak” ifadesiyle kastettiği şeyin, öğretiyi sadece “hatırlamak” veya “onun gerçek olduğuna inanmak”tan çok daha fazlasını kastettiği anlamına geliyor.
Şeytan, İsa’nın öğretisini hatırlarken ve onun gerçek olduğuna inanırken, ondan nefret eder. Mesih’in öğretisini sevmez. Bu öğretileri el üstünde tutmaz veya onları hazinesi olarak görmez. Ama İsa’nın ve Yuhanna’nın kafasında, öğretiye bağlı kalmak veya İsa’nın sözüne uymak, İsa’yı sevmekten doğmaktadır.
İsa ona şu karşılığı verdi: “Beni seven sözüme uyar, Babam da onu sever. Biz de ona gelir, onunla birlikte yaşarız. Beni sevmeyen, sözlerime uymaz. İşittiğiniz söz benim değil, beni gönderen Baba’nındır.” (Yuhanna 14:23-24)
Şeytan ilkesini uygulamak, beni Mesih’in öğretilerine bağlı kalmanın gerçekte ne anlama geldiğini irdelemeye yönlendirdi. Bu, Şeytan’ın yapabildiğinden daha fazlası olmalıdır. Nitekim gerçekten de öyledir! O’nun öğretilerine bağlı kalmak, onlara sıkıca tutunmak, onlara değer vermek ve onlara itaat etmektir. Çünkü bu öğretiler, her şeyden çok sevdiğimiz Kişi’nin öğretileridir.
Gereken Şok Tedavisi
Kanımca, pastörlerin ismen Hristiyan olup kiliseye gitmekte olan binlerce kişiye şu soruları sorması, o kişiler için büyük bir hizmet olurdu: İmanın Şeytan’ın imanından nasıl farklı? Mesih’in öğretilerine “bağlı” kalışın, Şeytan’ın bağlılığından nasıl farklı?
Hatta, yalnızca ismen Hristiyan olanların değil, her imanlının kendisine şu soruyu sorması iyi olur: Dualarım Şeytan’ın da tasdik edeceği veya hatta edeceği dualardan nasıl farklı? (Luka 22:31’de Şeytan da Tanrı’dan bir şeyler dilemektedir.) Şeytan, insanların yiyecek, giyecek, sağlık, ilişkilerde çatışmaların çözülmesi, maddi başarı veya sınavlarda yüksek puan vb. şeyler için dua etmelerinde hiçbir sorun görmemektedir.
Şeytan’ın bu dualarla hiçbir sorununun olmamasının sebebi, bu duaların bizim imanlı olmayanlarla ortak olarak arzuladığımız şeylere yönelik olmasıdır. Yiyecek, giyecek, sağlık ve başarı duaları etmek için yeniden doğmuş olmanız gerekmez. Ayrıca Tanrı’ya bunları sağlaması için dua etmek için de yeniden doğmuş olmanız gerekmez.
Ancak Şeytan’ın hiçbir zaman etmediği ve kimseye de etmesi konusunda yardımcı olmayacağı dua vardır: “Adın kutsal kılınsın.” Ya da, “Rab, adın onurlandırılsın, yüceltilsin, hayranlık uyandırsın ve saygıyla karşılansın!” Şeytan hiçbir zaman şöyle dua etmez ve kimsenin de bu şekilde dua etmesine yardımcı olmaz: “Günahım için üzgünüm. Ondan nefret ediyor ve onu itiraf ediyorum. Baba, İsa’nın adıyla senden af diliyorum.”
Dolayısıyla, iman görevi, Mesih’in öğretilerine bağlı kalma görevi, dua görevi ve başka bir sürü görev konusunda ayetleri anlamlandırırken Şeytan ilkesini uygulamamız iyi olacaktır.
Böyle bir şok tedavisi olmadan, ismen Hristiyanlar veya dünyasal yaşayan Hristiyanlar asla ayılıp, gerçekte tıpkı Şeytan’ın yaptığı gibi inanıyor, bağlı kalıyor ve dua ediyor olduklarını fark etmeyeceklerdir.
Tüm içerikler aksi belirtilmedikçe Müjde Birliği’ne aittir. Kişisel amaçlar veya ticari olmayan amaçlar dahilinde, bu içerikleri özgürce kullanabilir, paylaşabilir ve çoğaltabilirsiniz. Ancak yazılı içeriğin çevrimiçi yayınlandığı durumlarda, şu şekilde asıl makaleye gönderme yapan bir ibare eklenmesi gerekmektedir:
(c) Müjde Birliği. Asıl makaleye şuradan erişebilirsiniz: https://mujdebirligi.com/makaleler/seytan-gibi-mi-dua-ediyorsunuz/