Hazırlayan: Jon Bloom
Birkaç yıl önce Filipililer kitabını ezberlerken (abartmaya gerek yok, siz de yapabilirsiniz), şu ayetler sık sık yüreğime dokunurdu:
Size defalarca söylediğim gibi, şimdi gözyaşları içinde tekrar söylüyorum: Birçok kişi Mesih’in çarmıhına düşman olarak yaşıyor. Onların sonu yıkımdır; tanrıları mideleridir. Ayıplarıyla övünür, yalnız bu dünyayı düşünürler. (Filipililer 3:18-19)
Yüreğime dokunan nokta şuydu: “Şimdi gözyaşları içinde tekrar söylüyorum.” Pavlus’un Müjde’nin “düşmanı” olanlar ve onları bekleyen acılı “son” için döktüğü gözyaşları anlam doluydu. Bu gözyaşları Pavlus’un yüreği ve inanıyorum ki benim de yüreğim hakkında bir şeyler söylüyordu.
Gözyaşlarının Anlamı
Gözyaşları anlam dolu olabilir (burada timsah gözyaşlarından değil, gerçek gözyaşlarından bahsediyorum). Gözyaşları size neyi sevdiğinizi, neyden pişman olduğunuzu, neyi arzuladığınızı veya neyi özlediğini anlatabilir. Gözyaşları neyi yüce ve neyi berbat bulduğunuzu anlatır. Bir de elbette, gözyaşları neyin kalbinizi kırdığını anlatır.
(Gerçek) gözyaşlarının eksikliğinin de bir anlamı vardır. Kuru gözler sevgi eksikliğinin, pişmanlık eksikliğinin veya arzu eksikliğinin belirtisi olabilir. Yüce olan şeyi takdir etmemenin ve berbat olan şeyleri kötü görmemenin belirtisi vardır. Kalp kıran gerçekliklerin karşısında kırılmayı reddeden bir kalbin belirtisi de olabilir.
Yine, gözyaşlarının anlattığı hikâyeler de çoğunlukla basit şeyler değildir çünkü bizler basit varlıklar değiliz. Gözyaşları bizim bedensel bünyemizden etkilenebilir. İçsel “kurulumumuz” sebebiyle gözyaşlarına daha meyilli veya daha uzak olabilir. Gözyaşları bizim toplumsal yaşantılarımızdan da etkilenebilir. Ailelerimizin veya baskın kültürün neyi öne çıkarıp çıkarmadığına bağlı olarak gözyaşlarımızı dökmeyi veya bastırmayı öğrenebiliriz. Gözyaşları travmatik yaşantılarımızdan da etkilenebilir. Öğrendiğimiz ezici acı, keder veya korkuyla başa çıkma yolları, kederimizi ve ıstırabımızı karmaşık ve hatta çarpık biçimlerde yansıtmamıza neden olabilir. Dolayısıyla, gözyaşlarının varlığı veya yokluğu hikâyenin tümünü veya hikâyenin doğru şeklini anlatmıyor olabilir ve bu nedenle kendimizi ve diğerlerini basit varsayımları temel alarak değerlendirmemeye dikkat etmeliyiz.
Ama yine de, gözyaşlarımız veya gözyaşlarımızın yokluğu dikkate alınmaya değer. Çünkü gözyaşlarımız bize neye önem verdiğimiz konusunda bir şeyler anlatır. Tıpkı Pavlus’a dair anlattıkları gibi.
Kederle Karışık Öfke
Pavlus’un gözyaşları bize ne anlatmaktadır? Müjde’nin düşmanı kesilenlerin, onun kalbini kırdığını anlatmaktadır.
Grekçede “gözyaşları” için kullanılan kelime klaiō kelimesidir. Bu, muhtemelen ilk yüzyılda yaşayanlar için bugün bize olduğundan daha büyük bir anlam ifade ediyordu. Bazı İngilizce çeviriler, “ağlayış” kelimesini tercih etmişlerdir ve bu muhtemelen gerçek anlama daha yakındır. Pavlus’un yaşamakta olduğu keder hafif veya gelip geçici bir keder değil, yoğun ve kalıcı bir kederdi.
Bu, yüce elçinin yüreğine açıkça ve kendi yüreğimize de dokunur bir biçimde bakmamızı sağlıyor. Pavlus, kendisinin savunmakta olduğu her şeye düşman kesilmiş olan “birçokları” için ağladı. Tümüyle net olmasa da, bu kişiler onun bir önceki bölümde değindiği kişiler gibi görünüyor:
Kötülük yapan o adamlardan, o köpeklerden sakının; o sünnet bağnazlarından sakının! Çünkü gerçek sünnetliler Tanrı’nın Ruhu aracılığıyla tapınan, Mesih İsa’yla övünen, insansal özelliklere güvenmeyen bizleriz. (Filipililer 3:2-3)
Bunlar insanları Yahudileştiren, görünüşe bakılırsa Pavlus’u sürekli takip eden ve diğer uluslardan olup yeni iman eden kişilere Pavlus’un öğrettiklerinin yanlış olduğunu anlatan “sahte kardeşlerdi” (2. Korintliler 11:26). İsa’nın kurtaran eylemine iman etmenin, sünnet ve Musa’nın yasasına tabi olma aracılığıyla tümüyle Yahudi olunmadığı sürece kişiyi kurtarmayacağını iddia ediyorlardı. Bu adamlar kiliselerdeki birçok kişinin kafasını karıştırıp yoldan saptırarak Pavlus’un hizmetine ıstırap olmuşlardı (Pavlus buna Galatyalılar’a yazdığı mektupta çok net bir biçimde değinmektedir). Pavlus’un yaşadığı hüsranı, Filipililer 3:2’de bu kişilere “köpekler” ve “kötülük yapanlar” olarak seslenmesiyle görebiliyoruz.
Ama Pavlus, 18. ayette gördüğümüz üzere sadece öfke dolu değildi. Derinden kederliydi. Mesih’i tümüyle reddetmiş olan Yahudi kardeşleri için duyduğu ve Romalılar 9:2’de ifade ettiği yüreğindeki o “büyük keder, dinmeyen acı” gibi, burada da Pavlus kendisine Hristiyan diyen ancak Müjde’nin özünü reddedip kendisini “Mesih’in çarmıhına düşman” bileyenlere ağlıyordu (Filipililer 3:18). Pavlus, onların tövbe etmedikleri takdirde yüzleşecekleri “yıkım” sebebiyle gözyaşları döküyordu (Filipililer 3:19).
Kalbi Kırık Cüret
Pavlus, Müjde savunuculuğunda gösterdiği cüret ve kendisine düşman olanlara karşı gösterdiği kalp kırıklığıyla, nadir bir bileşim sergiliyor. Bu bileşim –kalbi kırık cüret– yalnızca bir yüreğin sevgi ve alçakgönüllülükle dolu olmasıyla mümkündür.
Pavlus, Mesih’i üstün bir sevgiyle seviyordu. Bunu biliyoruz çünkü Filipililer 3:2 ve 3:18 arasındaki 8. ayette şöyle diyor:
Uğruna her şeyi yitirdiğim Rabbim İsa Mesih’i tanımanın üstün değeri yanında her şeyi zarar sayıyorum, süprüntü sayıyorum. Öyle ki, Mesih’i kazanayım. (Filipililer 3:8)
Ayrıca Pavlus, Mesih’in kutsallarını da içtenlikle seviyordu. Bunu da Filipililere yazdığı mektuptaki girizgahında görüyoruz:
Hepiniz için böyle düşünmekte haklıyım. Her an yüreğimdesiniz. İster zincire vurulmuş, ister Müjde’yi savunup doğrulamakta olayım, hepiniz benimle birlikte Tanrı’nın lütfuna ortaksınız. Hepinizi Mesih İsa’nın sevgisiyle nasıl özlediğime Tanrı tanıktır. (Filipililer 1:7-8)
Üstelik Pavlus’un hem imanlılara olan sevgisini hem de onların peşinden giderken gösterdiği alçakgönüllülüğü, Korint’teki kiliseye yazdığı mektupta görebiliyoruz:
Ben özgürüm, kimsenin kölesi değilim. Ama daha çok kişi kazanayım diye herkesin kölesi oldum. Yahudiler’i kazanmak için Yahudiler’e Yahudi gibi davrandım… Buna karşın, Yasa’ya sahip olmayanları kazanmak için Yasa’ya sahip değilmişim gibi davrandım. Güçsüzleri kazanmak için onlarla güçsüz oldum. Ne yapıp yapıp bazılarını kurtarmak için herkesle her şey oldum. (1. Korintliler 9:19-22)
İsa’yı, kutsalları ve kaybolmuşları kendi kişisel haklarının, özgürlüğünün ve hatta yaşamının önüne koymasıyla (Filipililer 1:21), Pavlus büyük bir sevgi ve alçakgönüllülük sergiledi. Sergilediği tek şey bu da değildi. Mesih’i üstün bir sevgiyle sevmek, kutsalları kendisinden daha önemli görmek (Filipililer 2:3) ve Müjde’nin bereketlerini imansızlarla paylaşma gayreti göstermek (1. Korintliler 9:23), Pavlus için bizzat yüce sevinciydi.
Bu denli bir sevgiyle ve alçakgönüllülükle dolu bir kalp, insanların Pavlus’a böylesine sevinç katan şeyi reddetmeleri durumunda elbette kırılırdı – her ne kadar aktif bir biçimde kendisine karşı çıkıyor ve hizmetini baltalıyor olsalar da.
Bizim Gözyaşlarımız Nerede?
Filipililer 3:18’de yüreğime bu denli dokunan şey işte bu. Bedensel bünyemi, toplumsal yaşantılarımı ve travmatik yaşantılarımı göz önünde bulundurduktan sonra bile, Pavlus’un İsa’yı reddedenlere karşı sergilediği ağlayışı (döktüğü gözyaşlarını) benim bu kadar sergilemediğimi fark ettim. Bana karşı gelenler karşısında benim kalbim bu kadar kırılmıyor. Gözyaşlarım ve gözyaşı eksikliğim anlam dolu ve şunu anlatıyorlar: Diğerlerini Pavlus kadar sevmiyorum ve onun kadar alçakgönüllü değilim.
Yumuşak bir yürek, Pavlus’un omurgasını (güçlü duruşunu) zayıflatmadı. Gerektiğinde büyük bir cüretle konuştu. Ama bu cüretin yöneldiği yönde katı yürekli, imansız yürekler olduğunda, kalbi kırık bir cüretle konuştu. Onlara gözyaşlarıyla anlattı. Ben de böyle bir sevgi ve alçakgönüllülük istiyorum.
Tüm içerikler aksi belirtilmedikçe Müjde Birliği’ne aittir. Kişisel amaçlar veya ticari olmayan amaçlar dahilinde, bu içerikleri özgürce kullanabilir, paylaşabilir ve çoğaltabilirsiniz. Ancak yazılı içeriğin çevrimiçi yayınlandığı durumlarda, şu şekilde asıl makaleye gönderme yapan bir ibare eklenmesi gerekmektedir:
(c) Müjde Birliği. Asıl makaleye şuradan erişebilirsiniz: https://mujdebirligi.com/makaleler/ya-rab-kuru-gozlerimizi-iyilestir-kotuluge-goz-yaslariyla-karsi-koymak/