Hazırlayan: John Piper
Ama biri çıkıp, “Ölüler nasıl dirilecek? Nasıl bir bedenle gelecekler?” diye sorabilir. Ne akılsızca bir soru! Ektiğin tohum ölmedikçe yaşama kavuşmaz ki! Ekerken, oluşacak bitkinin kendisini değil, yalnızca tohumunu –buğday ya da başka bir bitkinin tohumunu– ekersin. Tanrı tohuma dilediği bedeni –her birine kendine özgü bedeni– verir. (1. Korintliler 15:35-38)
Bir süredir Kutsal Yazılar içerisinde Tanrı’nın yaratılışa nasıl da yakından dahil olduğunu gösteren ufak parçaları topluyorum.
Örneğin, buradaki 1. Korintliler 15:38 ayetinde, Pavlus bir tohumun ekildiği biçimle, sonrasında bir “beden” olarak ortaya çıkış biçimini ve bu bedenin diğer bedenlerden nasıl farklı olduğunu karşılaştırıyor. Şöyle diyor: “Tanrı ona kendi dilediğini bedeni –her bir tohuma o tohuma özgü bedeni– verir (yazarın kendi çevirisi – orijinal metinde her bir tohuma türüne özgü beden verildiği değil, her bir tohuma bizzat o tohuma özgü bir beden verildiğinin altı çizilmektedir!).
Bu, Tanrı’nın yakından müdahalesinin önemli bir ifadesidir. Şöyle ki, Tanrı her bir tohumu (yalnızca türleri değil, her bir tohumu!) kendine özgü eşsiz bitkisini vermek üzere tasarlamaktadır.
Pavlus burada evrimi öğretmiyor, ancak kendisinin Tanrı’nın yaratılış içerisindeki yakın müdahalesini nasıl bariz olarak gördüğünü bizlere gösteriyor. Açık bir şekilde, herhangi bir doğal sürecin Tanrı’nın elinin işi olmaksızın değerlendirilmesi, Pavlus için hayal edilemez bir şeydir.
Yine Mezmurlar 94:9’da şöyle yazıyor: “Kulağı yaratan işitmez mi? Göze biçim veren görmez mi?” Mezmur yazarı burada Tanrı’nın gözün tasarımcısı olduğunu ve O’nun, kulağı insan kafasında belirli bir işi yapmak üzere özellikle yerleştirmiş olduğunu varsaymaktadır.
Dolayısıyla, insan gözünün harikalığı ve kulağın dikkat çekici yapısı karşısında hayrete düştüğümüzde, rastgele süreçlere değil, Tanrı’nın zihnine, yaratıcılığına ve gücüne şaşıp kalmamız gerekiyor.
Benzer şekilde Mezmurlar 95:5’te de şöyle yazıyor: “Deniz O’nundur, çünkü O yarattı. Karaya da O’nun elleri biçim verdi.” Tanrı’nın karanın ve denizin yaratılışındaki müdahalesi öyle bir müdahaledir ki, mevcut deniz, O’nundur.
Kişisel olarak sürekli bir müdahalesi olmaksızın her şeye milyarlarca yıl önce belirli bir devinim kazandırıp kenara çekilmiş değildir. Bunun yerine, sahibi O’dur çünkü O yaratmıştır. Nasıl bir sanat eseri, onu boyayan kişi onu satana veya elden çıkarana dek o kişiye aitse, yaratılış da bugün Tanrı’nın elinin işidir ve üzerinde Yaratıcısı’nın işaretlerini taşımaktadır.
Bunları vurgulamamın sebebi maddelerin kökenine ilişkin tüm sorunları çözmek değil, sizleri bu dünyanın harikalarını gözlemleyip onlara hayranlıkla bakarken tam anlamıyla Tanrı’yı fark etmeye, O’nu yüceltmeye ve düşüncelerinizde O’nunla dolu olmaya çağırmaktır.
Tüm içerikler aksi belirtilmedikçe Müjde Birliği’ne aittir. Kişisel amaçlar veya ticari olmayan amaçlar dahilinde, bu içerikleri özgürce kullanabilir, paylaşabilir ve çoğaltabilirsiniz. Ancak yazılı içeriğin çevrimiçi yayınlandığı durumlarda, şu şekilde asıl makaleye gönderme yapan bir ibare eklenmesi gerekmektedir:
(c) Müjde Birliği. Asıl makaleye şuradan erişebilirsiniz: https://mujdebirligi.com/gunluk-ruhsal-okumalar/14-kasim-yaratilis-harikasi/